Jeo-Tıp'a göre yaşadığınız yer, maruz kaldığınız çevresel etkenler sağlığınızı önemli ölçüde etkileyebilir. Bu bilgiyi alabiliriz. | TED | إنه الطب الجغرافي : مكان عيشك و المحيط الذي تتعرض له يمكن أن يؤثر بشكل كبير على صحتك. يمكننا التقاط هذه المعلومات. |
Bu grafik bizlere işgücü arzını gösteriyor. yani Almanya’da işgücü sağlayan kişiler azalacak ve sayıları önemli ölçüde düşecek. | TED | ما يخبرنا به الهرم هو أن القوة العاملة، أو الأشخاص القادرين على العمل، ستتراجع في ألمانيا، بشكل كبير. |
Grafikte görebildiğiniz gibi, bu tür bir deliğin oluşma sıklığı, yüksekliğe bağlı olarak, önemli ölçüde artıyor. | TED | كما ترون في الرسم البياني، فإن تواتر هذا النوع من الثقوب يزيد بشكل كبير مع الارتفاع. |
Daha az tatlı püresi yapmaktan uzak. Çünkü o, desteklenebilirliği karışımın içine ekledi, o aslında önemli ölçüde kıyaslamayı daha iyi yaptı. | TED | بعيداً عن صنع حساء أقل لذة لأنه أضاف الاستدامة إلى هذا المزيج، تجاوز في الواقع أداء المؤشر بشكل ملحوظ. |
Bağlantılarını kesmek yerine, birinin diğerine olan ilgisini önemli ölçüde arttırırız. | Open Subtitles | بدلاً من قطع اتصالاتهم, نحن بشكل ملحوظ نفرض حالة من التجاذب بين كل واحدة و بقيتهم. |
Tamam mı? Öncelikle insanın gelişimi boyunca sesin önemli ölçüde değiştiğini biliyorduk. | TED | موافقون؟ أولاً، نحن نعلم أن الصوت يتغير بشكل هائل خلال تطورنا |
Bu hayatımı önemli ölçüde değiştirdi. Şu an itibariyle, iki merkezimde 1.000 kadar yavru var. | TED | فهذا غير حياتي بشكل كبير جدا، واعتبارا من هذا اليوم، لدي مايقرب من 1000 صغير في المركزين الخاصين بي. |
Ama önemli ölçüde hayatımı etkileyen bir şey bulmam ve sonra yapmam gerekiyor. | Open Subtitles | لكن يفترض أن أعثر على أمر يؤثر على حياتي بشكل كبير ثم أقوم بعمله فعلا |
Virüsün sebep olduğu yaralar daha da kötüleşmiş, ve akciğer fonksiyonları önemli ölçüde düşmüş görünüyor. | Open Subtitles | جروح الفايروس زايده ومتأزمه اكثر واختبار الرئتين نازل مستواه بشكل كبير |
önemli ölçüde yoksunluk sürecini hızlandırıyor ve bağımlılığı bitiriyor. | Open Subtitles | إنّه يعجّل بشكل كبير عملية إخراج السموم ويقتل الإدمان |
Bu hapishane insan kırkayağı suçu önemli ölçüde azaltacak. | Open Subtitles | هذة الدودة البشرية ستحد من الجريمة بشكل كبير. |
Size bir sır daha vereyim: Biriyle altı saniye boyuca el sıkışmak kanınızdaki oksitosin oranını -ki bu güven hormonudur- önemli ölçüde artırıyor. | TED | وإليكم سراً إضافياً: مصافحة شخص آخر لمدة 6 ثواني يرفع بشكل كبير من مستوى الأوكسيتوسين في مجرى الدم، وهذا هو هرمون الثقة. |
Ve bu soru bilim ve tıp alanından, kadınların sağlığını önemli ölçüde geliştirebilmenin eşiğinde olduğumuza inanan kişilerin aklından çıkmıyor. | TED | وهذا سؤال يطارد من هم منا في مجالي الطب والعلوم الذين يعتقدون أننا على وشك أن نكون على مقدرة من تحسين صحة النساء بشكل كبير. |
Serpinti ilk saatte enerjisinin yarısını ve ilk gün % 80'ini verdiğinden 24 saat içeride kalmak radyasyonun en ciddi etkilerinden kaçınma olasılığını önemli ölçüde artırabilir. | TED | وبما إن التداعيات تعطي نصف ما لديها من الطاقة في الساعة الأولى و 80 ٪ في اليوم الأول، البقاء في الداخل لمدة 24 ساعة يمكن بشكل كبير أن يُحسن الاحتمالات لتجنب أخطر أثر من الإشعاعات. |
Bu, onun söz konusu insanları kazanma yetisini önemli ölçüde etkileyecektir.'' | TED | وسيؤثر ذلك بشكل كبير على قدرتها على تجنيد هؤلاء الناس." |
Binalar bizim enerji ihtiyacımızın yaklaşık %40'nı tüketmektedir, bu nedenle bu tüketimi ela almak iklim emisyonlarımızı önemli ölçüde azaltacaktır. | TED | تستهلك المباني حوالي 40% من احتياجي الطاقة الكلية، لذا فإن تقليل هذا الاستهلاك سيؤدي إلى تقليل المشاكل البيئية بشكل كبير. |
1940'ların sonu ile 1963 arasındaki atomik patlamalar atmosferdeki k-14 oranını önemli ölçüde artırdı. | Open Subtitles | الإنفجارات الذرية بين أواخر الأربعينات وعام 1963 بشكل ملحوظ زاد مستويات كاربون 14 في الغلاف الجوي. |
Evet önemli ölçüde eski. | Open Subtitles | حسنا, انه اكبر بشكل ملحوظ التهاب فى المفاصل |
Tümörün yetiştirilen önemli ölçüde son iki hafta içinde , ve o göstermeye başlıyor barsak tıkanıklığı belirtileri . | Open Subtitles | الورم نمى بشكل ملحوظ فى اخر اسبوعين و هى بدء يظهر عليها اعراض انسداد فى الامعاء |
Tayland, küçük çiftçilerinin verimliliğini önemli ölçüde artırdı ve böylece ihracat pazarlarına ürün üretmeye başlayabildi. | TED | في الثمانينات تايلاند طورت إنتاجية صغار مزارعيها بشكل هائل تأكيدًا على إمكانية البدء في الاستحواذ على أسواق تصدير المنتجات. |