"ürdün'" - Translation from Turkish to Arabic

    • في الأردن
        
    • للأردن
        
    • بالأردن
        
    • الأردن لتقود
        
    Mezunlarımız, mezunlar dergisini Hindistan'daki tapınaklarda ve Ürdün'deki saraylarda okuyor. Open Subtitles خريجوامدرستنا يتلقون علمهم المغابد في الهند وفي القصور في الأردن
    Yani böyle şeyler, ama aynı zamanda, Petra, Ürdün gibi uzak ve egzotik yerlere gidebilecek birisi. TED أشياء من هذا القبيل، و أريد كذلك شخصا يود الذهاب إلى الأماكن النائية، الأماكن العجيبة مثل البتراء، في الأردن.
    Götürmeseydik bu insanlar muhtemelen Ürdün'de bir mülteci kampındaki çadırda hiç oturmayacaklardı. TED هؤلاء الناس الذين قد لم يجلسوا يوماً في خيمة ضمن مخيم اللاجئين في الأردن
    Türkiye'de üniversiteye kabul edilmedi. Ürdün'ü mülteci olarak terk ettiği anda geri girmesi yasaktı. TED في تركيا، لم يتم قبوله بالجامعة، وحين مغادرته للأردن كلاجئ لم يُسمح له بالرجوع مجددا.
    - Bay Kohli, sabahleyin herkesi alıp Ürdün'e gideceğim. Open Subtitles السيد كولي، سأرحل للأردن في الصباح... ... جنبا إلى جنب مع شعبي. الأردن؟
    Ailem 5 ay önce Ürdün'de sınırı geçerken uçak kazasında öldü. Open Subtitles ماتوا منذ خمس أشهر مضت بحادث تحطم طائرة صغيرة بالأردن وهم يحاولون الفرار من السلطات
    Çünkü sen Ürdün'ü geçip, halka önderlik edeceksin. Open Subtitles أن عليك الذهاب فيما وراء الأردن لتقود الناس
    Ürdün'de, kral hazretleri onları görmeye geldi. TED في الأردن ، جاء جلالة الملك و حضر العرض.
    Çünkü Chalabi, banka sahtekarlığı suçuyla Ürdün'de mahkum edilmişti. Open Subtitles منذ كان الجلبي من الفاسق في الأردن بتهمة الاحتيال المصرفي.
    Evet, Londra'da yaşıyor ama düğünü için Ürdün'e dönecek. Open Subtitles نعم،تعيش في لندن لكن الزفاف سيكون في الأردن
    Suudi Arabistan'daki Madain Salih ve Ürdün'deki Petra'daki Open Subtitles و في مدائن صالح في السعودية و في البتراء في الأردن
    Ürdün'de cehennem hayatı yaşamasına rağmen hiç pes etmedi. Open Subtitles لقد عانى الأمرين في الأردن و هو لم يستسلم قط
    - Riggs'le Ürdün'de ilişkin varmış. Open Subtitles أنتِ وريغز كنتم على علاقة متقدة في الأردن
    Evet, az önce silahlarımın Ürdün'de bekletildiğini duydum. Open Subtitles أجل، لقد سمعتُ للتوّ أنّ أسلحتي محتجزةٌ في الأردن
    Ürdün'ün nerde olduğunu bilmiyordum. Open Subtitles لَم أكُن أعلم الموقع الجغرافي للأردن
    - Ürdün'e gitmiştim. Tamam. Open Subtitles ذهبت من قبل للأردن - حسنا -
    Uçakla oraya gidip amcasıyla tanıştık ve ondan DNA örnekleri aldık. Daha sonra Mouaz'ın Ürdün'de yaşayan en yakın akrabasından ilave DNA örnekleri daha aldık. TED لذلك ذهبنا إلى هناك وقابلنا العمّ وقمنا بتحليل عينات من حمضه النووي، ثم قمنا بتحليل عينات إضافيّة لأقرباء معاذ الذين يعيشون حاليّا بالأردن.
    Bu yüzden Ürdün'deki bir mülteci kampında ya da Dallas, Teksas'taki bir halk evinde ya da Silikon Vadisi'nde bir şirket ofisinde de olsam, kadınlar güzel ve büyülü bir şekilde toplandılar ve kadınlar için güvenliği sağlamak ve güçlendirmek için birbirlerini desteklediler ve birbirleri için bir şeyler yaptılar. TED لذا سواء أكنتُ في مخيم لاجئين بالأردن أو في مركز مجتمعي بمدينة دالاس في تكساس أو في مكتب شركة بوادي السيليكون، كانت النساء تجتمعن بطرقٍ جميلةٍ وساحرة وكنّ يبنين معًا ويدعمن بعضهن البعض بطرقٍ غيرت الحضارة لتمكين النساء وتوفير السلامة لهن.
    Çünkü sen Ürdün'ü geçip, halka önderlik edeceksin. Open Subtitles أن عليك الذهاب فيما وراء الأردن لتقود الناس

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more