Ve her birimiz derimizde sivrisinekleri kendine çeken veya iten farklı kimyasallar ürettiğimiz ve farklı koktuğumuz için, bazılarımız diğerlerinden çok daha çekici hale gelir. | TED | و بما أننا جميعا لدينا روائح مختلفة و ننتج مواد كيميائية على بشرتنا و التى تجذب أو تُنفر البعوض، بعضنا أكثر جذبا من البعض الأخر. |
Oxford'da bir imalat bölümümüz var ya da Oxford'un güneyinde, bu sivrisinekleri ürettiğimiz yer. | TED | ولدينا وحدة إنتاج في أوكسفورد، أو في جنوب أوكسفورد، حيث ننتج هذا البعوض فعليًا. |
Hayır, zaten dünyayı beslemek için yeterli olandan fazla kalori ürettiğimiz için değil. | TED | لا , ليس لاننا في الأصل ننتج .. مايكفي من الوحدات الحرارية لإطعام العالم . |
Çoğu şey, ürettiğimiz çoğu atık, çöp sahasında son bulur. | TED | معظم الاشياء , الفضلات التي ننتجها , ينتهي بها الامر في مكبات النفايات |
ürettiğimiz şu toksik atığa bir bakın. | Open Subtitles | ألقي نظرة على الحاويات السامة التي ننتجها |
ürettiğimiz elektronların daha büyük şeylere karşılık gelemeyeceğine kim karar verebilir ki? | Open Subtitles | بل ارواحنا ايضاً من يعتقد ان الالكترونات التي ننتجها لا يمكن ان تفعل شيئاً عظيماً؟ |
Sizlere ürettiğimiz ve ilk defa gösterecek olduğum cihazı sunuyorum. | TED | لذلك دعوني أريكم للمرة الأولى الجهاز الذي صنعناه. |
Bu önemsiz, tamamen boş gece göğü, gece ürettiğimiz tüm ışığın bir sonucu. | TED | هذه السماء الخالية و غير الملحوظة والخالية تماما، يرجع ذلك بطبيعة الحال إلى الضوء الكلي الذي صنعناه في الليل. |
Başka ülkelerin tepeden tırnağa silahlanması değil; bizim ürettiğimiz silahlarla ve bizim sattığımız. | TED | إنه ليس حث دول أخرى على تسليح أنفسهم لدرجات عالية بالأسلحة التى ننتجها ونبيعها لهم . |
Hikâyenin diğer kısmı, balık üretimi ve su kültüründeki inanılmaz artış, ki şu son 1 ya da 2 yıldır ürettiğimiz yaban balığı miktarını aşmaya başladı. | TED | النصف الاخر ان هناك الطفرة لا تصدق في تربية الأسماك وتربية الأحياء المائية، فقط في العام أو العامين الماضيين، بدأت تتجاوز الأسماك البرية التي ننتجها. |
Lakin bunun ötesinde, temel bir ekonomi problemi var ve bunun ortaya çıkmasının nedeni de şu anda gelir dağıtan ana mekanizmayı ve bundan dolayı ürettiğimiz ürün ve servisleri satın alan tüketiciler için satın alma gücünü işlerin oluşturması. | TED | وبخلاف ذلك، هناك أيضًا مشكلة اقتصادية أساسية، والتي ستنشأ لأن الوظائف حاليًا هي الآلية الرئيسية لتوزيع الدخل وبالتالي القوة الشرائية، لجميع المستهلكين الذين يشترون المنتجات والخدمات التي ننتجها. |
Masdar'ın başlangıç noktası gerçekten de güneş döngüsüne dayalı doğayla çalışmak, sera yapmak, ama kozmetik sera değil, gölge yapmak, ürettiğimiz çöpü yakmak ve, ve bu sürecin dışında, enerji üretmek.. | Open Subtitles | كانتبحقالعملمعالطبيعة، بما يتصل بالدورة الشمسية صنعالخُضار، ليستخُضاراًتجميليةفقط، ولكنَّهاتُكوِّنالظل، تحرق الفضلات التي ننتجها. |
Daha da endişe verici olan gerçek ise bizim ürettiğimiz panzehirin DNA'sı o da aşağı yukarı aynı. | Open Subtitles | الحقيقة الأكثر مدعاة للقلق هو أن. الحمض النووي للمضاد الذي صنعناه. هو أيضا نفسه. |
İlk ürettiğimiz cihaz kung fu takımı değildi. | TED | و لم يكن أول جهاز صنعناه بدلة كونج فو. |