İşlerin biraz karışabileceğini söylemiştim size. Üstelik sadece lojistikte değil, burada işler böyle yürür. | Open Subtitles | اخبرتك أن هذه الأمور تتعقد، وليس فقط عملياً |
Üstelik sadece zencilere göre zeki değil. | Open Subtitles | وليس فقط ذكاء الأشخاص سود البشرة |
Barton iyi bir doktor ancak zayıf bir yargılama eğilimi var Üstelik sadece profesyonel hayatında da değil. | Open Subtitles | وبارتون طبيب جيّد ولكن كان لديه ميل لإصدار أحكام ضعيفة... وليس فقط في حياته المهنية. |
Bağlantıyı gösterdim, Üstelik sadece birbirinizle değil sizden daha yüce bir şeyle de. | Open Subtitles | الرابط ليس فقط فيما بيننا بل لشيء اعظم من انفسنا |
Keşke benden bir tane daha olsaydı ve Üstelik sadece seks zırvaları için değil. | Open Subtitles | اتمني لو كان هناك تكثر من واحده مني ليس فقط لامور الجنس |
Üstelik sadece Ulularin en güçlü ve saygin olanini degil kendi koruyucusunu, onu öz kizi gibi seven birini. | Open Subtitles | ليس فقط أقوى واكثر حكماء احتراماً حاميها، الذي كان يحبها مثل ابنته |
Ve kendisi için anketler yapan Sudhir'e şöyle bir baktığında, onu tam olarak nereye göndereceğini bildiğine karar verdi. En çetin, en adı çıkmış konut bölgelerinden birisine... Üstelik sadece Chicago'nun değil tüm Birleşik Devletlerin. | TED | وأخذ نظرة واحدة في "سودير"، الذي كان سيقدم ببعض الدراسات الاستقصائية له، وقرر أنه يعرف بالضبط المكان لإرساله إلى واحدة من أعنف المشاريع السكنية والأكثر شهرة. وليس فقط في شيكاغو، ولكن في الولايات المتحدة بأكملها. |
Onun için sürpriz olacak. Üstelik sadece taşın küçüklüğüne de değil. | Open Subtitles | وليس فقط لمدى صغر الحجارة |
Bana ve aileme yalan söyledi. Üstelik sadece Li ile ilgilenme konusunda değil. | Open Subtitles | لقد كذبت علي وعلى والديّ (وليس فقط بخصوص الاهتمام بـ(لي |
Üstelik sadece Baban için de değil. | Open Subtitles | وليس فقط إلى أبّيكَ. |
(Kahkaha) Öte yandan, biz yazarların böyle kötü bir ünü var. Üstelik sadece yazarlar da değil, her türden yaratıcı işle uğraşanların hepsinin ciddi ruhsal bozukluğa sahip olmaları bekleniyor. | TED | (ضحك) نحن الكُتّاب، نحن نوعا ما لدينا تلك السُمعة، وليس فقط الكُتّاب، لكن المبدعين في كل المجالات، يبدو، أكتساب هذه السُمعة لكون عقولهم غير مستقرة بشدة. |
Üstelik sadece Uluların en güçlü ve saygın olanını değil kendi koruyucusunu, onu öz kızı gibi seven birini. | Open Subtitles | ليس فقط أقوى واكثر حكماء احتراماً حاميها، الذي كان يحبها مثل ابنته |
Üstelik sadece bu gece de değil, altı aydır. | Open Subtitles | و المستهدف ، ليس فقط الليلة بل طوال ستة شهور |
Üstelik sadece kestane fişeği ve füzeler de değil. | Open Subtitles | ليس فقط المفرقعات والصواريخ |