-Küçük kanatları olduğunu ve ay ışığıyla yıkandıklarını hayal ediyoruz. -Öyle değil mi? | Open Subtitles | نتخيّل أن لديهم أجنحة صغيرة، ويسبحون في ضوء القمر، لكنهم ليسوا كذلك ؟ |
Gezegen sadece güneş ışığıyla değil halka ışığıyla da güneş banyosu yapar. | Open Subtitles | هذا الكوكب مغمور، ليس فقط في ضوء الشمس ، ولكن لمعان الحلقات |
Bütün bu parlak insanlar mum ışığıyla aydınlanan masaya oturmuş. | Open Subtitles | جميع هؤلاء الناس مشرق يجلس حول طاولة على ضوء الشموع. |
-Ciddi olamazsın. -Bu şey güneş ışığıyla mı çalışıyor? | Open Subtitles | لايمكنك أن تكون جاداً هذا الشيء مسير عبر أشعة الشمس |
Bu, evrensel barışın tan vakti ışığıyla karanlık gecelerin son bulduğu an. | Open Subtitles | لقد حان الوقت , لظلمة الشر أن تنجلى بنور فجر السلام العالمى |
Sadece acil çıkış tabelasının sönük, yeşil ışığıyla aydınlanmıştı. | TED | كانت مضاءة فقط من قبل ضوء أخضر خافت قادم من علامة مخرج الطوارئ. |
Onu izledim, pencereden gelen bir sokak ışığıyla. | Open Subtitles | تأملتها، على خيوط ضوء مصابيح الشارع المتسللة من النافذة. |
Ay ışığıyla yıkanan çok güzel bir plaj. | Open Subtitles | وهذا الشاطئ الخاص، أيضا للمفارقة يكون فى غاية الجمال غارقا فى ضوء القمر |
Bir mum ışığıyla istediğim yere gitmenin yolunu buldum diyelim. - Sende Babylon mumu mu var? | Open Subtitles | لقد وجدت أن أسرع طريقة للترحال هي بواسطة ضوء الشمعة |
Gecenin üçünde yüzümde el feneri ışığıyla uyandım. | Open Subtitles | ,. علي اية حال كان هذا في الثالثة صباحا . كان هناك ضوء المصباح هذا في وجهي |
Güneş ışığıyla otomatik onarım sistemini çalıştırabilirim. | Open Subtitles | لو استطعت استخدم ضوء الشمس لبدء الصيانة الآلية. |
Evrendeki bütün yıldızlar içinde yıldız ışığıyla beslenen ve muhteşem olduğunu söyleyebileceğimiz tek bir olgu yükselmektedir. | Open Subtitles | من كل النجوم في الكون نحن نعرف واحدة فقط حيث قد نشأت ظاهرة تتغذى على ضوء النجم |
Hidrojen şeffaflaşarak mikrodalga ışığıyla özgürce her tarafa yayıImaya başladı. | Open Subtitles | الهيدروجين شفاف أمام ضوء الموجات الدقيقة لذا تمكن الضوء من العبور بحرية من ذلك الوقت إلى الآن |
Sonra onu buldum. Ormanın ay ışığıyla yıkanmış açık bir yerinde dikiliyordu. | Open Subtitles | ثمَّ رأيتها واقفةٌ في فسحةٍ و يغمرها ضوء القمر |
Öyle hızlı büyürler ki yaprakları çabucak suyun üstüne çıkar ve güneş ışığıyla buluşur. | Open Subtitles | وينمون بسرعة أوراقها ترتفع بسرعة فوق الماء وإلى ضوء الشمس |
Yağmur suyu, kaynak suyu ve güneş ışığıyla beslenip büyür. 1.450 tür bambu dünyanın farklı bölgelerinde yetişiyor biz ise sadece bunun yedi türünü kullanıyoruz. | TED | و هو ينمو بالاعتماد على مياه المطر، مياه الينابيع، و ضوء الشمس، و من بين ال 1450 نوع من الخيزران الذي ينمو حول العالم، فنحن نستخدم فقط 7 أنواع منها. |
Bu loş Güneş'in zayıf ışığıyla güneşlenen Dünya donma tehlikesiyle karşı karşıyaydı. | Open Subtitles | بشمسٍ أقل حرارة صارت أشعة الشمس على الكوكب أضعف، كان كوكب الأرض يتعرض فعلاً لخطر التجمد. |
Güneşin doğuşunu anımsatan sol yanağında güneş ışığıyla kucaklaşan o gülümsemeyi. | Open Subtitles | ..تلك الابتسامة التي تشبه الحلم ..وحنو أشعة الشمس الرقيقة على خدها ..و كان هذا |
Atmosferde küçük ölçüde metanol buharı vardır, ama atmosferdeki metanol güneş ışığıyla kolayca oksitlenir. | Open Subtitles | هناك أثار صغيرة له في الجو لكن الميثانول الجوي يتأكسد بسهولة مع أشعة الشمس |
Yıldızlara en yakın olan dallarda... Çiçekler gece açar ve yıldızların ışığıyla yıkanır. | Open Subtitles | الأقرب إلى النجوم تزهر ليلاً و تتشبّع بنور النجوم |
Ve bu da bizi şöyle bir deneye yöneltti, yine bir cips paketine karşı konuşuyorum, ama bu kez kameramızı 4,5 metre uzağa yerleştirdik, dışarıya, ses geçirmez bir pencerenin arkasına, ve bütün her şey yalnızca doğal güneş ışığıyla aydınlatıldı. | TED | وقادنا هذا إلى تجارب مثل هذه حيث سأعود مجددا للتكلم مع كيس رقاقات لكن هذه المرة ابعدنا الكاميرا 15 قدما وفي الخارج من خلف نافذة عازلة للصوت وكان كل شيء مضاءا بنور الشمس الطبيعي فقط |
Dolayısıyla kontrolü de beyaz yüzeyin güneş ışığıyla hiç aydınlanmayan kısmında duran termometreydi. | Open Subtitles | و هنا كان تحكمه درجة الحرارة على جزء من ورقة بيضاء لم تكن مضاءة بضوء الشمس بتاتاً |