Sonraki 15 yıl boyunca, medyada ender olarak yer verilen insanlara ışık tutmak için pek çok radyo belgeseli yaptım. | TED | خلال 15 سنة قمت بعمل وثائقيات إذاعية كثيرة لألقي الضوء على المهمشين في الإعلام. |
Bir sanatçı olarak hümanist bir gayem vardı, köhne ve unutulmuş bir mahalleyi güzelleştirmek ve sanatı oraya götürüp bu soyutlanmış topluluğa ışık tutmak istedim. | TED | كفنان، كانت لي نية إنسانية لتجميل حي فقير متخلى عنه من خلال جلب الفن على أمل إلقاء الضوء على هذه المجموعة المهمشة. |
Benim kuruluşum, bu konulara ışık tutmak için Kolombiya Üniversitesi ve diğerleri ile birlikte sıkı bir çalışma yapıyor. Şimdi duruma açıklık getirelim. | TED | إن وكالتي تعمل عن قرب مع جامعة كولومبيا وأطراف أخرى لإلقاء الضوء على هذه القضايا والآن دعونا نوضح ذلك. |
Belki bize katılıp, olaylara biraz ışık tutmak istersiniz. | Open Subtitles | ربما تود الانضمام و إلقاء بعض الضوء على المسألة |
Tek bir hareketin sonsuz varyasyonlarına ışık tutmak değil mi? | Open Subtitles | إنّنا نقوم بتسليط الضوء على... على الاختلافات اللانهائية لفعل واحد؟ |
Belki bilirsiniz, Prakash kelimesi Sanskritçe'de IŞIK anlamına geliyor, amacımız, bu çocukların yaşantılarına ışık katarken aynı zamanda nörolojinin en derin gizemlerine de ışık tutmak. | TED | براكاش, كما يعرف الكثير منكم, هي كلمة سانسكريتية تعني نور, والفكرة هي ان ندخل النور إلى حياة الأطفال, و لدينا ايضا فرصة لإلقاء الضوء على بعض من أكثر أسرار علم الأعصاب غموضا. |
Fakat bu bize yeni bir örneklem veriyor insanlığa yol göstermek için, şu ana kadar ezilmiş endüstriyel aracımıza ışık tutmak için, sadece karanlık ve düz bir yoldaymışız gibi hareket eden bir araç. | TED | وهذا يعطينا منهاج جديد للتفكير ليُرشد الإنسانية، ليُسلط الضوء على آليات، الصناعة التي لا تزال تستهلك الطاقة و كأنها لا تعمل سوى في طريق مستقيم مُظلم. |
Evrenin karanlık köşelerine ışık tutmak. | Open Subtitles | تسليط الضوء على الزوايا المعتمة للكون |
Bugün ben sizleri, karanlıkta kalmış, tarihi geçmiş bazı mitlere, efsanelere ve bizi açık denizlerde gerçek pay sahibi olarak tutmuş varsayımlara ışık tutmak için bir yolculuğa çıkaracağım. | TED | لذلك سأقوم اليوم بأخذكم في رحلة لنلقي الضوء على بعض الخرافات الغابره والاساطير والافتراضات تحفظنا كالمتمسكين بالحقيقه في ظلام أعالي البحار . |
Bu akşam Aaron Kasden'ın ölüm yıldönümüne dikkat çekmek ve Synturion gibi şirketlerin tehlikeli teknolojileri erkenden tüketicilere sunup, cinayetten sorumlu olmamarına ışık tutmak için şehrin elektrik şebekesini çökerttik. | Open Subtitles | الليلة، نحن نتولى شبكة الكهرباء في المدينة. لإحياء الذكرى السنوية لقتل (آرون كادسن) و لتسليط الضوء على الشركات مثل (سينتيريان) |