Fasulyelerin içindeki eşekarılarından nefret ediyor. Ve gülümsediğinde gözleri ışıldıyor. | Open Subtitles | تكره الحشرات في الحساء و عينيها تلمع حينما تبتسم |
İş paraya gelince, evlat, gözlerin bir anda ışıldıyor, tıpkı benim gibi. | Open Subtitles | عندما يأتي ذكر الأموال فعيناك تلمع كعيناي تماماً |
Güneş ışıldıyor, kuşlar ötüyor. | Open Subtitles | الشمس مشرقة والطيور تزقزق |
Güneş ışıldıyor kuşlar ötüyor | Open Subtitles | الشمس مشرقة والطيور تزقزق |
Neden bu şekilde ışıldıyor. | Open Subtitles | لماذا تضيء هكذا؟ |
Ve sen, bilemiyorum ışıldıyor gibi falansın. | Open Subtitles | لا أدري، كأنك مُتوهّج أو شيئ مِن هذا القبيل. |
Yapıyorum. Böylece tüm bahçe ışıldıyor. | Open Subtitles | أفعل هذا لأجعل الحديقة تلمع بالكامل |
Alnındaki parlak bindi Ay'ın yanındaki yıldızlar gibi ışıldıyor. | Open Subtitles | "و أنت تلمع مثل القمر المكتمل" |
Kafalarımızın üstünde ise gökyüzünün yolları ışıldıyor. | Open Subtitles | ومن فوقنا تلمع خيوط الشمس |
Baksana nasıl ışıldıyor! | Open Subtitles | هل تريان كم تلمع ؟ |
Yüzün ışıldıyor. | Open Subtitles | -إنّك مشرقة |
Yani, çılgınca mı değil mi bilmiyorum, fakat senin gözlerin Michael ile görüştüğün zamanlarda ışıldıyor. | Open Subtitles | حسناً, أنا لا أعلم ما إذا كان جنون أو لا لكن عيناك تضيء في كل مرة تتحدثين فيها عن (مايكل) |
Durmadan ışıldıyor. | Open Subtitles | لا تومض، بل تضيء بشكل مطّرد. |
Ve sen, bilemiyorum ışıldıyor gibi falansın. | Open Subtitles | لا أدري، كأنك مُتوهّج أو شيئ مِن هذا القبيل. |