ve şöyle düşündüm: Pekala, programımız zaten çok sıkışık -- ilkokul müfredatında çok fazla ders var. | TED | وفكرت في أن جدول الحصص المدرسية متخم بالفعل، فالمنهج الدراسي الأساسي يتضمن دروسًا كثيرةً. |
Kolyeye baktım ve şöyle düşündüm, "Eğer evimde bir kolye baskısı yapabiliyorsam, kıyafetlerimi neden evimden yapmayayım?" | TED | لذا نظرت إلى العقد، وفكرت أنه إذا كان بإمكاني طباعة عقد في منزلي، لماذا لا أطبع ملابسي في المنزل أيضًا؟ |
Bunu ilk duyduğumda, kendimle gerçekten gurur duydum. şöyle düşündüm, araştırmamın yarattığı etkiye bakın. | TED | وعندما عرفت ذلك لأول مرة، شعرت بالفخر بنفسي إلى حد ما. فقد فكرت : أنظر إلى حجم التأثير الذي صنعته أبحاثي. |
Kendi kendime şöyle düşündüm: kendi dodo iskeletim olsa harika olmaz mıydı? | TED | و فكرت أوليست هذه بفرصة عظيمة اذا ما حصلت على هيكل الدودو الخاص بي؟ |
şöyle düşündüm acaba, yani istersen babam gelip benimle yaşamana izin verir sen istersen. | Open Subtitles | أنا أحبكِ وأنتِ تحبيني هذا ماكنت أفكر بة ربما اذا أردتِ ذلك |
Sonra birdenbire o gösterişsiz kadını tartaklamaya başladı, ben de şöyle düşündüm. ; | Open Subtitles | وبشكل مفـاجئ بدأت تضرب تلك السيده القبيحه وانا كنت أفكر |
Bitişik yerler, bitişik anlar değildi artık ve çizgi romanın temel fikri reddediliyordu tekrar tekrar, tekrar tekrar. Ben de şöyle düşündüm: | TED | المساحات المتقاربة لم تعد لحظات متقاربة, وهكذا فإن فكرة الرسوم الأساسية تغيرت مرة بعد أخرى وأخرى وأخرى. وفكرت حسنا, |
şöyle düşündüm, "Elbette ki Tanrı'ya inanıyorum, ama anlıyorsunuz ya, bu kalp kelimesi hoşuma gitmedi çünkü Tanrı'yı insanileştiriyor, ayrıca onu erkeksileştiriyor da." | TED | وفكرت : "حسنا ، بالطبع أنا أؤمن بالله، ولكن ، كما تعلمون ، أنا لا أحب كلمة القلب، لأنها تأنسن الله، وأنا لا أحب هذه الكلمة ، له ، لأنها تجعل لله جنس ". |
İlk başladığım zamanlarda bir şüpheliyi takip etmem istenmişti ben de onu araken etrafta koşturup duruyordum ki birden durup şöyle düşündüm, | Open Subtitles | أتذكر عندما انضممت أول مرة وكنت في طريقي وحصلت على استدعاء لمطاردة أحدهم لذا كنت أركض بالجوار، محاولة ايجاده وعندها فجأة فكرت |
İlk başladığım zamanlarda bir şüpheliyi takip etmem istenmişti ben de onu araken etrafta koşturup duruyordum ki birden durup şöyle düşündüm, | Open Subtitles | أتذكر عندما انضممت أول مرة وكنت في طريقي وحصلت على استدعاء لمطاردة أحدهم لذا كنت أركض بالجوار، محاولة ايجاده وعندها فجأة فكرت |
Sonra şöyle düşündüm, "Bir dakika bekle. " Dearborn'u hiç ziyaret etmedim. | Open Subtitles | " ثم فكرت " انتظر دقيقة . لم أتحقق من ديربورن بعد |
Finallere giderken şöyle düşündüm: | Open Subtitles | لقد وصلو الى النهائيات لقد فكرت , اذا قمت بالمراهنه |
Liseye geçtiğimde şöyle düşündüm: "Artık kocaman bir liseli çocuk olduğuma göre belki bu kocaman tıp dünyasının oyuncularından biri olabilirim." | TED | وحينما دخلت المدرسه الثانويه فكرت أنه، "ربما الآن - كوني صرت كبيره - ربما استطيع أن أصبح ناشطه في عالم الطب الواسع." |
Ben de şöyle düşündüm patladığı zaman aracın içinde başka aletler vardı. | Open Subtitles | أنا فقط أفكر أنه ربما كان هناك غرض آخر داخل السياره عندما انفجرت |
İlgimi çekti ve şöyle düşündüm, "Daha başka neler yapabilirim?" | TED | أسرني الأمر وبدأت أفكر. "ماذا يمكنني فعله أيضاً ؟" |
Pekala, bekarlığa veda gecesi için şöyle düşündüm. | Open Subtitles | حسنا، بشأن حفل وداع العزوبية، أنا أفكر في القليل من... |
Ve şöyle düşündüm: "İşte bu, insanlığın doğal hali daima biraz tatminsiz. | Open Subtitles | وأذكر أنني أفكر "حسنا, هذا هو الوضع الطبيعي للإنسان" |
Şöyle düşündüm: Tanrım, keşke bu durumu değiştirebileceğim bir yol olsaydı, Hasbro'ya sesimi duyurabileceğim. Böylece onlarla konuşup neyi yanlış yaptıklarını söyleyerek değiştirmelerini isteyebilirdim. | TED | وهذا جعلني أفكر يا ربي ... أود لو أن هناك وسيلة يمكنني بها تغيير ذلك يمكنني بها توصيل صوتي لهاسبرو حيث يمكن أن أطلب منهم وأقول لهم ان ما يفعلوه كان خطأ ونطلب منهم تغييره. |