Diğer rehinelere nazaran şanslı olduğumu da biliyorum. | TED | أنا ادرك أيضا كم أنا محظوظ مقارنة بالرهائن الآخرين. |
Domuz gibi yedi. şanslı olduğumu biliyorum. Başarırsam, terfi edebilirim. | Open Subtitles | أعلم كم أنا محظوظ ,لقد حصلت على هذه الوظيفة بحظ وفير |
Tek çocuk olduğum için şanslı olduğumu söylerdi. | Open Subtitles | لقد أخبرني أنني محظوظة لأكون الإبنة الوحيدة |
Ben gençken üvey annem çok şanslı olduğumu söylemişti. | Open Subtitles | عندما كنت شابة ، أخبرتني زوجة أبي أنني كنت محظوظة جداً |
Belki terfi etmedim ama hâlâ işimde kaldığım için şanslı olduğumu biliyorum. | Open Subtitles | أجل ربما لم أترقى لكنني أعرف أيضاَ أنني محظوظ لأنني مازلت أحتفظ بعملي |
Biliyor musun insanlar bana sürekli seninle evli olduğum için ne kadar şanslı olduğumu söyler. | Open Subtitles | تعلم , الناس يقولون لي دائما كم انا محظوظة كوني متزوجة بك |
Hayatta kaldığım için şanslı olduğumu nereden bileceksin o zaman? | Open Subtitles | وكيف بحق الجحيم عرفت بأنني محظوظ كي أظل حياً؟ |
Domuz gibi yedi. şanslı olduğumu biliyorum. Başarırsam, terfi edebilirim. | Open Subtitles | أعلم كم أنا محظوظ ,لقد حصلت على هذه الوظيفة بحظ وفير |
Şu anda ne kadar şanslı olduğumu biliyorum. İşimi ve eşimi seviyorum. | Open Subtitles | أنا أعرف كم أنا محظوظ الآن أحب عملي وأحب زوجتي |
Ekibimde olduğun için ne kadar şanslı olduğumu söylemişmiydim. | Open Subtitles | هل قلتِ لك كم أنا محظوظ لأنّكِ في فريقي؟ |
Ne kadar şanslı olduğumu. Eve dönmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | وكم أنا محظوظ لا استطيع الانتظار للعودة إلى المنزل |
Hayatta kaldığım için şanslı olduğumu söylediler. | Open Subtitles | أخبروني ، أنني محظوظة أنني ما زلت على قيد الحياة |
Bunu biliyorum, ve ne kadar şanslı olduğumu fark ettim. | Open Subtitles | أعرف ذلك، و أدرك كم أنني محظوظة |
Ama baba açısından çok şanslı olduğumu biliyordum. | Open Subtitles | لكن كنت أعرف أنني كنت محظوظة جداً في قسم الآباء. |
Ama baba açısından çok şanslı olduğumu biliyordum. | Open Subtitles | لكن كنت أعرف أنني كنت محظوظة جداً في قسم الآباء. |
Aynı zamanda yaşadığım için şanslı olduğumu da söylediler ama... | Open Subtitles | وقالوا أيضا أنني محظوظ لبقائي على قيد الحياة |
O kadar şanslı olduğumu sanmam. | Open Subtitles | لا أعتقد أنني محظوظ |
Zengin ailemin bireyleri, sürekli ne kadar şanslı olduğumu söylüyor bana. | Open Subtitles | ان اعضاء عائلتى الثرية يقولون لى كم انا محظوظة |
Böyle gecelerde hayatımın kalanını geçireceğim bir adam bulduğum için ne kadar şanslı olduğumu anlıyorum. | Open Subtitles | انها ليالي كهذه جعلتني ادرك كم انا محظوظة لأني وجدت الرجل الذي ان اقضي بقية حياتي معه |
Sizi bilmiyorum ama... ben yoğun florasan ışıklı, bitmeyen sıraların olduğu, doldurulacak berbat formların olduğu, ruhsuz bürokratların burada çalışmamak için çok şanslı olduğumu söyleyeceği bir dünyada yaşamak istemiyorum. | TED | حيث تؤذيك أضواء الفلورنست، خطوط إنتظار غير منتهية، نماذج متعدده لملئها وبيروقراطية ساخطة بلا روح تذكرني بأنني محظوظ جداً لعدم عملي هنا. |
Aslında benim en kötü olduğumu ve seninle olabildiğim için şanslı olduğumu söyledin. Evet. | Open Subtitles | في الحقيقة ,كلا,انت قلتي انا الاسوء وانا كنت محظوظ عندما حصلت عليكي |
Mutfak penceresinden baktım ve ne kadar şanslı olduğumu düşündüm. | Open Subtitles | فوقفت عند نافذة المطبخ و كنت أفكر كم أنا محظوظة |
Şimdi yüzüne bakıyorum ve seninle birlikteyken ne kadar şanslı olduğumu anlıyorum. | Open Subtitles | ...انظر الى وجهك و انا ادرك كم كنت محظوظاً بصحبتك |
İyisiyle, kötüsüyle yaşadıklarımızı hatırlayacağım ve yuvama varabildiğim için ne kadar şanslı olduğumu. | Open Subtitles | سأتذكر كل شيء حدث بجودته وسوءه... وكم أني محظوظ لعودتي إلى البيت سالماً |
Tanrı, hayatta olduğum için ne kadar şanslı olduğumu hatırlatıp duruyor. | Open Subtitles | يستمر الرّب بتذكيري بأني محظوظ لبقائي على قيد الحياة |