Eğer Kira yanlışlıkla bu gücü almış biriyse gerçekten şanssız bir insan. | Open Subtitles | لو كان كيرا إنسان طبيعي الذي اكتسب تلك القوة هو شخص سيء الحظ جداً |
Karşıt görüş bildiren diğer şanssız bir ruh ile birlikte? | Open Subtitles | تجمعهم مع شعب آخر سيء الحظ هذا أمر مخالف |
Oldukça şanssız bir adam. | Open Subtitles | زميل سيء الحظ تماما. |
Çarpmayı bile bilmem! şanssız bir şekilde, İngilizce eğitmeniyim. | Open Subtitles | لسوء حظي أصبحت مدرّسة لغة إنكليزية |
Çarpmayı bile bilmem! şanssız bir şekilde, İngilizce eğitmeniyim. | Open Subtitles | لسوء حظي أصبحت مدرّسة لغة إنكليزية |
şanssız bir insan, şanslı birisi için koordinat ekseninden başka bir şey değildir. | Open Subtitles | -في المرة الأولى اعتقدت أنني غير محظوظ -أنت غير محظوظ و أنت لست أكثر من إشارة |
Düşündükçe, o günün şanssız bir adamın en şanslı günü olduğuna inanıyorum. | Open Subtitles | حسناً ... عندما أنظر للأمر مرة أخرى هذا كان أكثر يوم حظاً في حياة رجلٍ غير محظوظ |
Sadece yalnızlar. Ayrıca üç, şanssız bir sayıdır. | Open Subtitles | أيضا هناك ثالث غير محظوظ |
Senin gibi şanssız bir eziğe para falan vermem ben. Kazanacağım diyorum. | Open Subtitles | ليس لفاشل غير محظوظ مثلك |
O ya kadınlar konusunda çok şanssız bir Romeo'ydu ya da daha kötüsü. | Open Subtitles | إنه (روميو) والذى كان غير محظوظ مع النساء أو شىء أسوأ |