Bir de bakmışsın ki, hediye dükkânında doktorlardan şekerleme için para istiyorlar. | Open Subtitles | أعني, الشيء القادم هو.. أنهم سيحاسبون الأطباء على الحلوى في معرض الهدايا |
Şekerlemeye benzer, şekerleme gibi tadı vardır ama hemen saf alkol olarak kana karışır. | Open Subtitles | تشبه الحلوى وطعمها كالحلوى، وسعرها كالحلوى ولكنها تسري في الدم مثل الحكول النقي |
Rach, seni milyon defa çıplak gördüm. Üzerinden sıcak şekerleme yedim. | Open Subtitles | لقد رأيتك عارية مليون مرة وأكلت حلوى من عليك وانتى عارية |
Evet gittik, balkona çarşaflardan çadır yaptık ve senin oyuncak fırınınla şekerleme kızarttık. | Open Subtitles | بلى فعلنا, صنعنا خيمة من الأغطية في الشرفة وشوينا حلوى الخطمي في فُرْنك |
Bu uçaklar çocukların üzerine şekerleme mi yoksa, bomba mı, yağdırıyorlar, Chip? | Open Subtitles | خذ قنابل الطائرات بدون طيار أو الحلويات للأطفال من ، رقاقة ؟ |
Stewie şekerleme yapıyor, Peter ve çocuklar da dışarıda. | Open Subtitles | ستيوي ياخذ غفوة وبيتر والاطفال ذهبوا خارجا |
Bir şekerleme uzmanı öylemi? | Open Subtitles | اوه اعتقد انك خبيره في صنع الحلوى اليس كذلك حسنا في الحقيقه الامر |
Bana şekerleme vereceğini söyledi ama yiyecek karnesini bulamadı. | Open Subtitles | قالت أنها ستعطيني بعض الحلوى لكنها لم تعثر على بطاقتها التموينية |
Dedi ki "Dün Berlin'de bir Alman gazeteciyi neredeyse şekerleme ile başından vuruyordun. | Open Subtitles | قال: كدت أن تُصيب صحفيًا ألمانيًا برأسه بـ لوحٍ من الحلوى في برلين الأمس |
Ateş bizim kölemiz olabilir. şekerleme kızartmaya ya da Vietnamlılara yağdırmaya yarar. | Open Subtitles | النار في خدمتنا حين نشوي الحلوى الخطمية أو نقصف الجنود الفييتناميين |
Tamam çavuş, 100$'lık şekerleme ve porno dergiler yüzde 5'lik askeri indiriminizle 95$'a geliyor. | Open Subtitles | حسناً أيها الرقيب مائة دولار مقابل الحلوى و المجلات مع وجود خصم عسكري 5 بالمائة يصبح الناتج 95 دولار |
Ve bize şekerleme verdiklerinde.... ...almamak kabalık olur, değil mi? | Open Subtitles | واذا اعطونا الحلوى فإنه من الفظ أن لا نقبليها |
Süpermarketlerde kasaların hemen yanında çocukların göz hizasında şekerleme ve sakız olur. | TED | تعرفون كيف عند عدادات الدفع في المتاجر قرب الكاشيير، هناك حلوى وعلكة على مستوى نظر الأطفال؟ |
Bakıcı ona günde yalnızca bir adet şekerleme verecekti. | Open Subtitles | المنظّمون أُخبروا لإعْطائه حانةِ حلوى واحدة في اليوم. |
Sanırım dışarıda şekerleme yağıyor. Yaşasın! Yaşasın! | Open Subtitles | اعتقد انها تمطر حلوى في الخارج هيا اذهبوا واحصلوا عليها |
Pastaneyi unutun. Hadi şekerleme yiyelim. Evet. | Open Subtitles | إنس المخبز، دعنا نأكل شيئا من حلوى الهلام. |
Yeni bir şekerleme çıkmış. | Open Subtitles | فاتن محظوظ, أضفت حلوى الخمطي بلشكل الجديد |
Karşı çıkarsan o zaman şekerleme üreticilerinden alırım. | Open Subtitles | إن كنت معارضاً له ستتوفر عندي لك أموال من أصحاب مصانع الحلويات |
Dört yıl geçirdikten sonra, hastaneyi o kadar iyi tanıyorum ki vizitlerden önce hafif bir şekerleme yürüyüşü yapabiliyorum. | Open Subtitles | بعد أربعة سنين أصبحت أعرف المستشفى جيداً أستطيع أخذ غفوة صغيرة بينما أمشي قبل بدء الجولات |
O saatte, diğer tüm rahibeler şekerleme yapıyor olacaklar. | Open Subtitles | في هذا الوقت تنام باقي الراهبات فترة القيلولة |
Lily orada kamp yapmak istemeyecekti, ve benim ertesi gün senin apartmanında şekerleme yapmam gerekmeyecekti. | Open Subtitles | ولما أرادت ليلي التَخْييم هناك ولما إحْتَجْتُ إلى الغفوة في شقتك في اليوم التالي |
Bunları apaçık şekerleme rafından alıp çöreğin üstüne yerleştirmişsiniz böylece şekerlemeli çörek olarak gösterebilesiniz. | Open Subtitles | واضح أنك أخذت حلويات من الرفّ ووضعتها فوق الكعكة، في محاولة لتمريرها على أنها رشّات. |
Meadowlark, bana biraz tavuk birkaç kola, şekerleme al ve bu çantalarla uçağa bin. | Open Subtitles | ميدولارك.. لم لا تجلب بعضاً من هذا الدجاج وبعض الصودا وحلوى الجيلى وتصطحب هذه الحقائب إلى الطائرة |
Zelig iyiydi, şekerleme yapıyordu, sandalyesini oturup kitap okuyordu. | Open Subtitles | أما هو فكان بخير ، يغفو يجلس على الكرسي للقراءة |
Her şey yolunda giderse birkaç ay sonra bana Yargıç şekerleme diyemeyeceksiniz. | Open Subtitles | لن تعودوا تدعونني القاضي (فادج) بعد بضعة أشهر |
Ya da otobüsün içinde hoplayıp zıplarım veya şekerleme yaparım. | Open Subtitles | أو أركض بالحافلة ذهاباً وإياباً أو آخذ قيلولة |
CCPD uyandırana kadar biraz şekerleme yapacaklar. | Open Subtitles | حسنًا، الآن ينعمان بقيلولة صغيرة حتى توقظهما مكافحة الجريمة والوقاية |
şekerleme zamanı geldi. | Open Subtitles | أعد شطيرة بطيخ المستنقع. |
Ekşili şekerleme var mı? | Open Subtitles | ألديك سكاكر حامضة؟ |
İşte sana kocaman bir paket şekerleme, başka tarafa bak. | Open Subtitles | تفضلي، خدي هذا الكيس الضخم المليء بالحلويات وأنظري في الإتجاه المعاكس. |