Uygun şartlar altında kristaller, atomlarının düzenlemesini yansıtan geometrik şekillere dönüşürler. | TED | بوجود الظروف المناسبة، ستنمو البلورات في أشكال هندسية تعكس ترتيب ذراتها. |
Bulutlardaki şekillere bakıyorsun ve onları bir şeylere benzetmeye çalışıyorsun. | Open Subtitles | أنت تنظر إلى أشكال الغيوم وأنت تحاول تحويلها إلى شيء |
Verilerin harika şekillere dönüşmesine bayılıyorum. | TED | أنا أحب ذلك عندما يمكن نحت البيانات في أشكال جميلة. |
Hayat çiçeği, bünyesinde tüm katı maddelere, gerçekten var olabilecek tüm şekillere uyan geometrik bir temel barındırır | Open Subtitles | و في داخل زهرة الحياة تلك أساس هندسي لجميع المواد الصلبة الأفلاطونية؛ التي هي أساس كل الأشكال التي يمكن أن توجد. |
Parabolleri kullanmaya asla ihtiyacın olmayacak ve asla ama asla sekiz kenardan fazlası olan şekillere de ihtiyacın yok. | Open Subtitles | لن يلزمكِ استخدام قطع المكافئ أبداً ولستِ ملزمة حقاً بمعرفة الأشكال التي تحوي على أكثر من 8 أضلاع |
Hayal edilebilecek tüm renklere, şekillere ve desene bürünerek dünyanın her tarafında büyürler. | TED | وهي تنمو في كل مكان في العالم، ولها من الألوان والأشكال والأنماط ما يمكننا تخيله. |
Fakat gerçekten de bu kayalarda, çok nadiren, tuhaf şekillere rastlanabiliyordu. | Open Subtitles | صحيح أنه كان يمكن أن ترى، بشكل نادر جدا، أشكالا غريبة في هذه الصخور، مثل هذا الشكل. |
Proteinler karmaşık asimetrik şekillere sahiptir ve bu proteinler hücrelerin hangi yöne hareket edeceğini ve embriyonik silianın hangi yöne döneceğini kontrol eder. | TED | البروتينات لها أشكال معقدة غير متناظرة، حيث تتحكم هذه البروتينات باتجاه هجرة الخلايا واتجاه دوران الأهداب الجنينية. |
Bu tortu ya da balçık geniş yumrular halinde topaklantı ve yavaşça değişik şekillere dönüştü. | Open Subtitles | هذا الوحل أو الغرين بدأ يلتأم فى كتل كبيرة وببطأ تكونت أشكال مختلفة |
Rahipler onları, kontrol edebilecekleri şekillere dövdüler. | Open Subtitles | الكهنة شكلوها إلى أشكال يمكنهم التحكم بها |
Aslında, string teorisinin matematiği sadece bir tane değil, tam altı tane küçük karmaşık şekillere bükülmüş ve kıvrılmış, belki buna benzer şekillerde olabilecek boyutların varlığını gerektirir. | Open Subtitles | مطلب رياضيات نظرية الخيط ليس واحداً, لكن ستة أبعاد إضافية, ملتفة ومحرفة إلى أشكال معقدة صغيرة |
Jane'nin ne kadar güzel göründüğünü, bulutların dakika dakika ne değişik şekillere büründüğünü düşünüyordum. | Open Subtitles | كم ستبدو جين جميلة ما أشكال الغيوم الغير عادية ترسم شكل في دقيقه وشكل آخر في دقيقه خرى |
Matematiğin konusunun, sadece soyut bir dünyanın daire, kare ve üçgen gibi idealize edilmiş şekillere ait mükemmel formlar olduğuna inanıyordu. | Open Subtitles | اعتقد أن الرياضيات تتعلق بعالم مجرّد، من أشكال مثالية ليس إلاّ أشكال مثاليه كالدوائر والمربّعات والمثلثات |
Bu çökmeler değişken şekillere sahip. | TED | لدى هذه الانخفاضات أشكال متغيرة. |
Rüzgar ve zaman arazimizi çok ilginç şekillere sokmuştur. Bu şekiller, bu haşin ve garip yere iyicene adapte olan vahşi yaşamla alacalanmış. | TED | الرياح والزمن قاما بتغيير مناظرنا الطبيعية إلى أشكال غريبة جدا. وهذه الأشكال منقَّطة بالحياة البرية التي أصبحت تتكيف بشدة مع هذه الأرض القاسية والغريبة. |
Bunu sadece bir film olarak düşünmenizi istemem elektronların ve manyetik güçlerin şekillere, figürlere ve seslere dönüştürüldüğü bir yöntem olduğunu. | Open Subtitles | ...لا أريدكم أن تنظروا لهذا كفيلم فقط ..كعملية تحويل الإلكترونات ...والنبضات المغناطيسية .إلى أشكال ورسوم وأصوات |
Düz çizgiler ya da mükemmel daireler gibi idealize edilmiş şekillere kafa patlatmakla yüzyıllar geçirmiş matematikçiler Mandelbrot'a kafayı yemiş görünüyordu. | Open Subtitles | بالنسبة الى ماندلبروت فقد وعـى بأن الرياضيـات طالمـا اهتمت لقرون بالأشيـاء والأشكال المثالية كالخطوط المستقيمة والدوائر |
Özgün kriptler oluklar ve dokudaki şekillere bağlı. | Open Subtitles | لكن يستند على الأختلافات الفريدة الصدوع والأشكال في العين |
Birçok şekillere girerler. | Open Subtitles | وتتخذ أشكالا ً عديدة |