Seni hastaneye götürmeden önce acıyan bölgeyi uyuşturmak için bir şey sadece. | Open Subtitles | انه فقط شيء لوقف الالم قبل اخذك للمستشفى |
Onu daha az kızgın yapacak bir şey sadece. | Open Subtitles | فقط شيء يـُـخفف من غضبه قليلاً |
Midesini yatıştırmak için bir şey sadece. | Open Subtitles | انه فقط شيء ليهدأ معدتها |
Evet, ama bir şey sadece neyse ne olamaz mı? | Open Subtitles | أجل, لكن ألا يمكن لأية شيء أن يكون فقط ما هو عليه؟ |
Ve bazen aşk olarak düşündüğümüz şey sadece sağlıksız bir... saplantıdır. | Open Subtitles | وأحياناً ما نعتقد أنه حب ، يكون فقط حقاً تعلق غير صحى |
Bu maceradan kazandığımız tek şey sadece neşe, ve sonuçta neşe hayatın sonu. | TED | ما نجد من هذه المغامرة هو مجرد السعادة، والسعادة في الأخير هي منتهى الحياة. |
Öz bu olacak, çünkü bu sizsiniz ve kalan her şey sadece bir ambalaj. | TED | لكن النواة ستكون هذا، لأن هذا أنت والباقي هو مجرد تغليف. |
Bakın bayanlar, tüm olan şey sadece elinizdeki silah. | Open Subtitles | اسمعا، أيتها السيدات من الأفضل أن تفعلوه الآن هو تتركن المسدس |
Bakın bayanlar, tüm olan şey sadece elinizdeki silah. | Open Subtitles | اسمعا، أيتها السيدات من الأفضل أن تفعلوه الآن هو تتركن المسدس |
Hayır. Hetty'nin elden çıkardığı bir şey sadece. | Open Subtitles | كلا فقط شيء تتخلص منه " هيتي " |
Onlarla aramdaki şey sadece iş. | Open Subtitles | معهم, يكون فقط العمل |
Anladık ki, uzun süre her şey sandığımız şey sadece daha büyük bir bütünün küçük bir kısmı, daha geniş bir evrenin küçük bir parçasıymış. | Open Subtitles | لقد وجدنا أن ما كنا نظن لوقت طويل أنه كل شيء هو مجرد جزء صغير من الكيان الأعظم، |
Onun haricinde her şey sadece oyalanma. | Open Subtitles | وكل شئ أخر هو مجرد إلهاء , حقا |