| Yani geleceği tasarlayarak şimdiyi makul hale getirebildiğini mi düşünüyorsun? | Open Subtitles | إذن فأنت تعتقد أنك تستطيع جعل الحاضر مستساغا عبر تخيلك للمستقبل؟ |
| Lanetliler geleceği görebilir fakat asla şimdiyi bilemezler. | Open Subtitles | الملعون يمكنه التنبؤ بالمستقبل لكن لا يمكنه أبدا معرفة الحاضر |
| Esas itibarıyla geçmişi, şimdiyi ve geleceği aynı anda görebilir hale geliyorsunuz. | Open Subtitles | أيّ أنّك تستطيع في الجوهر، رؤية الماضي، الحاضر و المستقبل في آنٍ واحد. |
| İfşa olan eski günler, bazen şimdiyi değiştirebilir. | Open Subtitles | أحياناً، إن كُشفت إحدى أمورنا في الماضي فإن ذلك يمكن أن يغيّر حياتنا في الحاضر. |
| Glenn'e saatimi verdiğimden beri yelkovanla akrep şimdiyi gösteriyor. | Open Subtitles | منذ أعطيت ساعتي لـ (غلين)، وكُلّ الوقت هو اللّحظة الراهنة إليّ. |
| Sadece şimdiyi düşünüyorum. | Open Subtitles | ما أفكر به هو الحاضر فقط |
| şimdiyi konuşmak istiyorum. Geçmiş geçmişte kaldı. | Open Subtitles | الآن أريد التحدث عن الحاضر. |
| Gözlerin şimdiyi görür | Open Subtitles | عينيك ترى الحاضر |
| şimdiyi yaşamalısınız. | Open Subtitles | يجب أن تعيش في الحاضر |
| şimdiyi de, geleceği de. | Open Subtitles | الحاضر, والمستقبل |
| Bu kase şimdiyi ve burayı temsil ediyor. | Open Subtitles | هذا الوعاء يمثّل الحاضر الآن |
| şimdiyi de, gelececiği de. | Open Subtitles | الحاضر, والمستقبل |
| şimdiyi göster. | Open Subtitles | أظهر لي الحاضر |
| şimdiyi unutmak mı? | Open Subtitles | تجاهل الحاضر |
| Glenn'e saatimi verdiğimden beri yelkovanla akrep şimdiyi gösteriyor. | Open Subtitles | منذ أعطيت ساعتي لـ (غلين) وكُلّ الوقت هو اللّحظة الراهنة إليّ |