| Biz içeriye girerken kütüphanecinin kapadığı şu küçük kapıyı gördünüz mü? | Open Subtitles | أستاذي ، هل رأيت الباب الصغير الذي سارع أمين المكتبة بإغلاقه حال دخولنا ؟ |
| - Yolunu kaybeden şu küçük kuşla ilgili olanı oku. | Open Subtitles | اقرأيه هذه المره عن الطير الصغير الذي اضاع طريقه |
| Kaliforniya'daki şu küçük enerji şirketiyle ilgili bir hayalin vardı hani? | Open Subtitles | هل ما زال لديك الحلم عن شركة الطاقة الصغيرة تلك في كاليفورنيا؟ |
| Yalnızca kıçını kaldır ve şu küçük içki batığını buraya geri getir! | Open Subtitles | قم و تحرك بعقبيك و أحضر هذه الصغيرة إلى هنا |
| Şu büyük ağaç tam oradaydı. Şimdi sadece şu küçük dal var. | Open Subtitles | الشجره الكبيره التى كانت هناك والآن لا يوجد سوى هذه الشجيره الصغيره |
| Tatlım, tatlım, tatlım. şu küçük aşk kuşlarını bir araya getirelim. | Open Subtitles | عزيزتي، عزيزتي، عزيزتي لنجمع شمل عصفوري الحب الصغيرين |
| Pekala Soph, şu küçük kız kardeşin nerelerde bakayım? | Open Subtitles | حسنا صوفي, أين أختك تلك الصغيرة, إذا؟ |
| Evet doktor, şu küçük şeye bas. | Open Subtitles | حسنآ دكتور، اضغط على هذا الشيئ الصغير هنا |
| Anne, konuştuğumuz şu küçük iş kredisini hatırlıyor musun? | Open Subtitles | أمي، أتذكرين القرض المهني الصغير الذي ناقشنا أمره |
| Ama şu küçük kahrolası var beni her gece uykumdan uğulduyarak uyandırıyor. | Open Subtitles | لكن هنالك ذلك التافه الصغير الذي يتكلم كل ليلة بأزيز |
| Öyleyse aslında ona ait olan şu küçük şeyi ona iade edelim. | Open Subtitles | لذا , لمَ لا تُعطيني هذا الشئ الصغير الذي يعود له |
| Hepsinde şu küçük opera dürbünlerinden var. | Open Subtitles | لديهم نظارات الأوبرا الصغيرة تلك |
| Yani, şu küçük ajansının ne kadar kâr ettiğini bilemiyorum. | Open Subtitles | أجهل كم تذر عليك وكالتك الصغيرة تلك |
| Üzeri pembe bok kaplı şu küçük şeylerden. | Open Subtitles | هذه الصغيرة مع الشيء الوردي فوقها. |
| Peki şu küçük olana ne demeliyiz? | Open Subtitles | و ماذا ينبغي بنا أن نسمي هذه الصغيرة ؟ |
| Tamam, şu küçük, sanatsal projeni bitir, ben bodruma bakacağım. | Open Subtitles | حسنا, انتهي من حرفك ومشروعاتك الصغيره انا سافحص السرداب الخارجي |
| şu küçük pizzalara bak. Bu, beni kocaman gösteriyor mu? | Open Subtitles | أتظرو إلى هذه البيتزا الصغيره هل هذه تجعلني أبدو ضخماً؟ |
| Tatlım, tatlım, tatlım. şu küçük aşk kuşlarını bir araya getirelim. | Open Subtitles | عزيزتي، عزيزتي، عزيزتي لنجمع شمل عصفوري الحب الصغيرين |
| şu küçük kızın nesi var? | Open Subtitles | ما بال تلك الصغيرة ؟ |
| Ekrandaki şu küçük titreyen şeyi görüyor musunuz? | Open Subtitles | ترين هذا .. الومض الصغير. هنا في منتصف الشاشة؟ |
| Göğüslere benzeyen şu küçük parantez şeylerinden yapar. | Open Subtitles | قالت إنها لا هذا القليل لطيف الشيء مع قوسين الذي يجعل 'م تبدو وكأنها الثدي. أنه أمر رائع. |
| şu küçük şeye bak. | Open Subtitles | الآن, هل ترى الصغير هذا هل ترى هذا الشيء الصغير حول هنا |
| Hep mini etek giyer. Bir de şu küçük çanı var. | Open Subtitles | دائمـاً تــلبس التــنانير القـصيرة , وذلك الحـلق الصغير على رجـلها |
| Ve taşıdıkları kanıt, şu küçük noktalar, bizim daha kültürdeyken laboratuvarda işaretlediğimiz hücreler. | TED | والدليل الذي تحمله، أن هذه البقع الصغيرة هي الخلايا التي قمنا بتمييزها في المختبر حين كانوا في الزراعة. |
| şu küçük piç orada Tanrıcılık oynuyor, ve arkasını kollayan bir ordusu var. | Open Subtitles | ذلك القيطِ الصَغيرِ هناك لعب بنا وقد حْصَلُ على جيشِ لـتَـأيـيــده |
| şu küçük kızın tecavüz edildiği terkedilmiş evden söz ediyor. | Open Subtitles | يتكلم عن الدّار المتروكة حيث تلك البنت الصّغيرة المغتصبة. |
| Aslına bakarsanız, şu küçük ızgaralı soğanlarla onu her ısırışında... ağzında lezzet kristalleri gibi patlayan... küçük gevrek... | Open Subtitles | في الحقيقة، فكروا فقط في برغرات القلعة البيضاء الصغيرة الطرية مع قليلاً من حلقات البصل المشوي المقطع الذي ينفجر في فمك مثل بلورات النكهه |
| En iyisi sen dua et şu küçük yangın delisi beni sıyırıp geçsin, çünkü yemin ederim-- | Open Subtitles | انت من الافضل لك ان تتمنى ان ذلك الصغير المهوس بالنار ينال مني , لأني اقسم اذا بقيت على قيد الحياة |