Kişisel bir durum söz konusu dedi, sonra açıklayacağını söyledi ama hiç açıklama yapmadı. | Open Subtitles | وأنه سيشرح السبب لاحقاً، لكنّه لم يقل شيئاً أبداً. |
Sen ona açıklayacağını ve konuşmalrıyla onu ikna ediceğini biliyordun. | Open Subtitles | و أنت تعرف أنه سيشرح لها ويقنعها بكلامه |
Babanın haberi açıklayacağını söylemiştim sana. | Open Subtitles | , أخبرتكِ أن أباك سيشرح أمر المقالة |
Havadaki durum böyle, karadaki duruma baktığımızdaysa ordunun, birliklerin et ihtiyacını karşılamak üzere açtığı ihaleyi kimin kazandığını savaş dairesinin açıklayacağını görüyoruz. | Open Subtitles | هذه الحرب في الجو، بينما على الأرض، مكتب الحرب سيعلن عن الذي ربح عقد الجيش لتزويده باللحم البقر الأسترالي |
Eve, yüzbaşının adaylığını açıklayacağını daha o açıklamadan önce biliyordu. | Open Subtitles | ايف تعرف ان الكابتن كان سيعلن ترشحه قبل ان يعلن ذلك |
Benimle görüştüğü zaman açıklayacağını. | Open Subtitles | فقط أنه سيشرح لي كل شئ عندما يراني |
Benimle görüştüğü zaman açıklayacağını. | Open Subtitles | فقط أنه سيشرح لي كل شئ عندما يراني |
Daha sonra her şeyi açıklayacağını ve beni sevdiğini söyledi. | Open Subtitles | قال أنه سيشرح كل شيء لاحقاَ وأنه يحبني |
Her şeyi açıklayacağını söyledi. | Open Subtitles | قال أنه سيشرح كل شيء |
Todd daha sonra açıklayacağını söyledi. | Open Subtitles | قال (تود) إنه سيشرح الأمر عندما يعود |
Büyük ihtimalle personel değişikliklerini nasıl açıklayacağını ve Dantana'ya davayı açmaması için yarın sabah ne kadar teklif edeceğini düşünüyor. | Open Subtitles | افتراضا, يحاول تقرير كيف سيعلن عن التغييرات الداخلية و كم سيدفع من الاموال لـ(دانتانا) لكي لا يقدم قضيته في الصباح |