Müfettiş Toschi, bence bu, bu adamın ruhuna açılan bir pencere. | Open Subtitles | المفتش توشي هو إعتقادي ان هذه نافذة إلى روح هذا الرجل |
Burada yanlış hatırlamıyorsam yangın merdivenine açılan bir pencere var. | Open Subtitles | هذا , على ما اذكر كان نافذة خروج لهروب حريق |
Bu yüzden dil, insan doğasını şekillendiren veya yaratan bir şey değil, daha çok insan doğasına açılan bir pencere. | TED | بالتالي اللغة ليست مجرد مُكونة او مُشكلة لطبيعة البشر بقدر ماهي نافذة على طبيعة البشر. |
Çok trajik bir figür olmasına rağmen kendisi hafızamızın bizi biz yaptığı gerçeğine açılan bir pencere. | TED | وكان شخص مأساوي بشكل لا يصدق ولكنه كان كنافذة إلى المدى الذي تقوم فيه ذاكرتنا بتكوين الأشخاص الذين نحن عليهم |
"Avluya açılan bir pencere gibi, sevdam ölüme açılır." | Open Subtitles | "شغفي ينفتح على الموت كنافذة تُطِل على فِنَاء" |
Babam, okumanın dış dünyaya açılan bir pencere olduğunu gösterdi. Bu, onların bize en büyük hediyesiydi. | TED | أوضح أن القراءة هي نافذة للعالم الخارجي، وكانت تلك هدية عظيمة منهم. |
Senin çirkin şey dediğin yerde ben sanat ve kültür dünyasına açılan bir pencere görüyorum. | Open Subtitles | أنت ترى بشاعة، في حين أرى نافذة تطل على عالمٍ من الفن والثقافة |
Bunun yakınlıkla ilgisi yok. Bu eşsiz bir olay, bu insanların hayatına açılan bir pencere. | Open Subtitles | ليس فى هذا تضارب مصالح ، إنه مفهوم فريد إنها نافذة إلى حياة أولئك الناس |
Yani, bu tıpkı daha önce hiç görmediğim bir dünyaya açılan bir pencere gibi. | Open Subtitles | انة مثل نافذة على العالم اقصد , انكى لاتستطيعى التخيل |
Ama bence daha da önemlisi, patologlara Tanrı'ya açılan bir pencere bahşedilmesi. | Open Subtitles | ولكن أكثر من هذا ، أود أن أعتقد أن أخصائيي التشريح المرضي يقدمون لنا نافذة استكشاف إلهية |
Bu insan psikolojisinin gizemler diyarına açılan bir pencere. | Open Subtitles | هذه نافذة مذهلة على أسرار دراسة النفس البشريّة |
açılan bir pencere bulabileceğim bir yer biliyor musun? | Open Subtitles | أتعرفين أين يمكنني أن أجد نافذة يمكن فتحها؟ |
Sanırım bu, gezegenimizdeki çok gerilerde kalmış yaşama açılan bir pencere adeta. | Open Subtitles | وافترض بالفعل أن هذاالحدث هو نافذة تطل على الماضي البعيد للحياة على كوكبنا |
En azından, inkâr edemeyeceğin geçmişine açılan bir pencere. | Open Subtitles | فعلى الأقل، هي نافذة تطلّ على ماضيكَ الذي لا يمكنكَ تجاهله |
Sanatkarın eseri ruhuna açılan bir pencere olabilir. | Open Subtitles | العمل الفني يمكن أن يكون نافذة إلى روح الفنان |
En sevdiğim hocam; dansın ruha açılan bir pencere olduğunu söylemişti. | Open Subtitles | -معلمتي المفضله اخبرتي مره ان الرقص هو نافذة الروح |
Üzgünüm, hayır. Sinema ruha açılan bir pencere gibidir. | Open Subtitles | آسف، لا السينما كنافذة للروح |
Ruha açılan bir pencere gibi. | Open Subtitles | كنافذة على الروح |