Ağırlık, hareket ettiği sırada bacak kemiklerine farklı açılardan gelecek. | TED | الوزن سيكون على عظم الساقين في زوايا مختلفة كلما تحرك. |
İki cesette de farklı mesafelerden ve açılardan atılmış kurşunlar var. | Open Subtitles | أجل، كلا الجثتين تلقت عدة رصاصات من زوايا و مسافات مختلفة. |
Biz aynı taraftaydık, kötü polislerle savaşıyorduk ama farklı açılardan bakıyorduk. | Open Subtitles | إننا بنفس الجانب، نحاربُ الشرطيين الفاسدين لكننا ننطلق من زوايا مختلفة. |
Bu her yapışımızda, dar açılardan atış yapabilirmişim gibi pozisyon alıyorsun. Anladım, Sam. | Open Subtitles | في كل مرة تفعل بها ذلك, تتصور وأنني أستطيع إطلاق النار عبر الزوايا |
- Bu da öyle. Değişik açılardan bir yüzün resmi. Suratın arkasındaki bir karakter. | Open Subtitles | إنه الوجه من جميع الزوايا المختلفة فبالتالي يعبّر عن الشخصية التي تقبع وراء هذا الوجه |
Şuna bakın. Bu açıdan, şu açıdan, bütün açılardan bakın. | Open Subtitles | إنظرْ إلى ذلك إنظرْ إلى هذا هذه الزاويةِ هنا، كُلّ زاوية |
Bizi öyle açılardan etkileyecek ki... | Open Subtitles | . . و هذا سيؤثر بنا بطرق عدة , و هذا ليس عدلاً |
Elbette bütün veri burada, içinde. Böylece sağa sola çevirebilir, istediğim açılardan bakabilirim. Bakınca bu kadının bir sorunu olduğunu görebiliyorum. | TED | والنظر الى داخل الجسم ويمكننا ان ندور المجسم المرئي .. مما يمكننا النظر من عدة زوايا ويمكننا ان نرى مشكلة هذه المرأة |
Aslına bakarsanız cerrahlar tarafından kullanıldı, çevrede neye temas edildiğine bakılmaksızın değişik açılardan diğer aletlerin nasıl işlediğini görmeyi amaçlıyorlardı. | TED | ويستخدمه الجراحون لرؤية ما يفعلونه بالأدوات الأخرى من زوايا مختلفة، بدون الانتباه كثيرًا لما يتم لمسه. |
Bu da farklı açılardan aynı model. | TED | وإليكم ذات النموذج الناتج من زوايا مختلفة. |
Farklı açılardan aynı yöntemli model. | TED | وإليكم ذات النموذج الناتج من زوايا مختلفة. |
Bundan dolayı fotoğraflarımın çoğu ya bunun gibi uzaktan ya da parktaki spesifik açılardan. | TED | لهذا السبب، معظم صوري التي التقطتها إما أن تكون من مكان بعيد، مثل هذه، أو من زوايا محددة في الحديقة. |
Bunu görebiliyorduk çünkü farklı açılardan izliyorduk. | Open Subtitles | لأننا كنا نتلقى الهجمات من عدة زوايا متباينة |
Niles aceleyle birşeyler yapmadan önce belki de durumu tüm açılardan değerlendirmelisin. | Open Subtitles | النيل، أمامك يَعمَلُ شيءُ هذا الطفحِ، ربما أنت يَجِبُ أَنْ تَعتبرَه مِنْ كُلّ الزوايا. |
Üç yıldır Daphne'yi tüm açılardan değerlendirdim. | Open Subtitles | صَرفتُ ثلاثة إعتِبار سَنَواتِ دافن مِنْ كُلّ الزوايا. |
Al Clarkson, savcılık farklı açılardan bakmadığı için yandı. | Open Subtitles | الكلاركسون أصبحتْ شَدّتْ ' يَجْعلُ المدّعين لَمْ يَنْظرْ إلى كُلّ الزوايا. |
Işık farklı açılardan geldikçe şişenin yüzey deseni değişiyor. | Open Subtitles | أنظر بكل زاوية للضوء مجسم سطح الزجاجة يتغير |
Değişik açılardan, bu bir çember, veya bir üçgen. | Open Subtitles | إذا نظرنا من زاوية أخرى، فإنها دائرة أو لربما مثلث |
Yani farklı açılardan farklı renk yansıtıyor. | Open Subtitles | إذاً هو يكسر لوناً مختلفاً على زاوية مختلفة |
Bu, yalnız olmadığınızla ilgili. Komşularımızı yeni ve aydınlatıcı açılardan anlamamızla ilgili. Aynı zamanda kendi yansımamızı görmek, bunun üzerinde düşünmek ve büyüyüp değişirken bizim için en önemli şeyleri hatırlamakla ilgili. | TED | يتعلق الأمر بمعرفة أنك لست وحيداً. يتعلق بفهم جيراننا بطرق جديدة ومفيدة. يتعلق الأمر بإتاحة المجال للتفكير والتأمل، وتذكر ما يهم حقاً بالنسبة لنا ونحن ننمو ونتغيير. |
Yani namuslu olmak ve diğer açılardan. | Open Subtitles | أعني من ناحية الحشمة و... النواحي الأخرى |
İçinde bulunduğu dünya, bazı açılardan sahte de olsa Truman'ın kendisinde yapay olan hiçbir şey yok. | Open Subtitles | بينما العالم الذي يحيا به مزيف ببراعة مشهودة لكن لا يوجد أي خداع في ترومان " نفسه" |
Bazı açılardan bakıldığında, ben tam aklı başında biri sayılmam. | Open Subtitles | ربما بعض الموضوعات لا أكون فيها سليم العقل تماما |