| Bir deniz tarağı bulduklarında güçlü ve kaslı ağızlarıyla kabuğundan etini çıkartırlar. | Open Subtitles | حين يعثرون عليها يمتصون اللحم من داخل الصدفة بأفواههم ذات العضلات القوية |
| Bazı özel durumlarda onlar zıplıyor ve tekrar düşerken de ağızlarıyla bir parça kapıyorlar. | Open Subtitles | في ظل ظروف معينة أنهم يقفزون ويمسكوا أعقابهم بأفواههم |
| Lincoln Center, ağızlarıyla müzik yaparak ödülü kazanmayı uman bu gençleri gururla yeniden ağırlıyor. | Open Subtitles | مركز لينكولن فخور أن يستضيف كل هؤلاء السباب المليؤون بالأمل الليلة اللذين يأملو أن يفوزو لالكأس عن طريق عزف أغاني بأفواههم |
| Bölgesel performanslarda, ağızlarıyla müzik yaparak bir gün kupayı alma hayali kuran gençler Lincoln Center'a doğru uzun bir yola adım atıyor. | Open Subtitles | المنافسات الأقليمية بدأت طريقها الطويل لمركز لنكولن حيث كل هؤلاء الشباب يأملون أن يفوزو بالكأس بعمل موسيقا من أفواههم |
| Vücudumdaki 19 mermiyi ağızlarıyla emerek çıkardılar. | Open Subtitles | لقد قاموا بسحب التسع عشرة رصاصة من جسدي بواسطة أفواههم |
| ağızlarıyla komik sesler çıkarıyorlar. | Open Subtitles | يقولون أشياء مضحكه بإستخدام أفواههم |
| ağızlarıyla sendeki azıcık eti de emip sömürecekler. | Open Subtitles | ويمصون لحمك بأفواههم |
| ağızlarıyla nefes alıyorlar ve gluten denen şeyden bahsetmeyi kesmiyorlar. | Open Subtitles | مُروعين إنهم يتنفسون من خلال أفواههم ، ولا (ينتهون من الحديث عن شيء ما يُدعى (الجلوتين |