| Bazı beyaz celepler, geceleri yalnız yatmasınlar diye yanlarına aborijin kadın alırlardı. | Open Subtitles | بعض الرعاة الغريبون يحبون أن يأخذوا معهم إمرأة من السكان الأصليون لترافقهم في الليل |
| Dediğine göre, buralarda aborijin bir çocuk varmış. | Open Subtitles | وأخبرني بأن هناك طفل مختلط من السكان الأصليون في مكانٍ ما هنا |
| aborijin inançlarına göre, içlerinden biri öldüğünde adı bir daha ağıza alınmaz. | Open Subtitles | في ثقافة السكان الأصليون عندما يموت شخصاً ما... لا يفترض قول اسمهم ثانية |
| Yami Lester adında aborijin bir adam, sağlık hizmeti vermekteydi. | TED | هناك رجل يدعى يامي, هو من السكان الأصليين كان يدير مركز خدمة صحية |
| ve kendi elleriyle seçtiği bir grup yerli aborijin vardı. | TED | و اختار فريق مكون من السكان الأصليين المحليين للعمل عل هذا المشروع |
| -Başlama yine! O bir aborijin. Dur! | Open Subtitles | إنه فتى قوي، فهو من السكان الأصليين |
| aborijin kadınlar. | Open Subtitles | نساء السكان الأصليون |
| Bunu Avustralya'da aborijin ruhani rehberleriyle beraber sırt çantamla turlarken almıştım. | Open Subtitles | جئتُ بهِ حين كنتُ في (أستراليا)، جمعته مع مرشدين روحين من السكان الأصليين |