Bırakmak için o çok acı veren kararı almak zorundaydım. | TED | فاضطررت لاتخاذ القرار المؤلم بأن أنسحب. |
Ve size de, böyle acı veren bir konuyu hatırlattığınız için, teşekkürler. | Open Subtitles | و شكرا لكم على إثارتكم لهذا الموضوع المؤلم |
Birincil tedavi protokolü beynin tabanına aşırı derecede acı veren iğneleri içeriyor. | Open Subtitles | إجراء المعالجة الأول يتضمن حقن مؤلمة جداً في قاعدة الدماغ اتعرف ماذا؟ |
Ne zaman öyle acı veren şeyler düşünsem aklım karışıyor. | Open Subtitles | أظنها اختلطت الأمور في رأسي متى ما فكرت بأشياء مؤلمة |
Daha çabuk, daha az acı veren intihar yolları olmalı. | Open Subtitles | لابد أن هناك طرقاً أسرع وأقل ألماً لقتل نفسك |
(Kahkahalar) Şimdiye kadar birçok rahatsız edici ve acı veren an oldu. | TED | (ضحك) كان هناك العديد من المواقف غير المريحة والمؤلمة أيضاً. |
Bugünkü toplantımızda, bize en çok acı veren ayrılıklarımızı konuşacağız. | Open Subtitles | بالنسبة لحصاد اليوم ، نحن نتحدث عن رحيلنا المؤلم . |
Aslında seni acı veren bir ölümden kurtarmak için geldim. | Open Subtitles | في الواقع، لقد جئت هنا لتجنيبك الموت المؤلم. |
Ama acı veren kısmı değil bu. İyileşme kısmı bu. | Open Subtitles | ولكن، أتعلمين، ذلك ليس الجزء المؤلم .إنه الجزء المعافى. |
Açık kalmak çok acı veren bir şey. | Open Subtitles | من المؤلم جداً أن يظل المرء منفتح التفكير. |
Bu filmler, açıkça söylemesi acı veren şeyleri işliyordu ve bana, hayatta kalanların fısıltısından ve bir bakire teyzenin bileğindeki dövmenin rastlantısal bakışından daha faydalı oldular. | TED | حملت هذه الأفلام ما كان من المؤلم قوله بصوت مرتفع وقد كانت مفيدة لي أكثر من همسات الناجين و من النظرة العرَضية إلى الوشم المنقوش على معصم عمتي العذراء. |
Acımasız rekabet karşısında, kuruluşu küçültmek için acı veren kararlar almak zorunda kalabilirsin, tıpkı bir maratonda koşmak için kilo vermek gerektiği gibi. | TED | لمواجهة منافسة لا هوادة فيها ربما أنك ستتخذ القرار المؤلم بتقليص حجم المنظمة تماماً كضرورة إنقاصك للوزن للركض في الماراثون |
Bu açıkçası inanılmaz derece acı veren bir tecrübe. | TED | في الحقيقة هذه تجربة مؤلمة صعبة التصديق. |
Sonra parmaklar acı veren kıskaç ile sıkıştırıldı. | TED | ثم تم الضغط على السبابتين بواسطة مشابك مؤلمة. |
Eğer acı veren anılarım olmasaydı... o zaman iyi olanların nasıl birşey olduklarını bilemezdim, değil mi? | Open Subtitles | إذا لم يكن لدي ذكريات مؤلمة فلن أعلم كيف هي الجيدة صحيح ؟ |
Çok acı veren bir diş ameliyatından sonra bu diş hâlâ bu dişten farklı renkte olduğu için üzgünüm. | Open Subtitles | أنا آسف جدا أن جراحة الأسنان بعد مؤلمة كثيرا هذه السن لا يزال لون مختلف من هذه السن. |
Hafif bir çimdikleme hissedeceksiniz onu takip eden olağanüstü acı veren bir çimdikleme kafatasınıza üç saniye sonra girmiş olacak iğneyi size haber edecek. | Open Subtitles | الآن، ستشعر برعشة خفيفة، تليها صعقة مؤلمة جداً في إشارة لبدأ المسمار بحفر تجويف داخل جمجمتك بعد 3 ثوان |
Bundan daha acı veren bir şey olamaz. | Open Subtitles | لا يوجد شيء يمكن أن يكون أكثر ألماً من ذلك |
Kim bilir? Belki o iki şeyden daha acı veren bir şey vardır. | Open Subtitles | ربما يوجد شيء آخر أكثر ألماً من ذلك |
Dünyada aşktan daha çok acı veren hiçbir şey yoktur. | Open Subtitles | لايوجد شيء في الحياة أكثر ألماً من الحب |