"Kesinlikle çok aceleyle ayrılıyor. Eğer bizi tanırlarsa, büyük beladayız demektir." | Open Subtitles | مؤكد انها ترحل فى عجلة إذا كشفونا, سنكون في مشكلة كبيرة |
Oradan aceleyle çıktı gitti birine mesaj yazıyordu ama onu kaybettim. | Open Subtitles | كانت في عجلة للخروج من هناك، تُراسل شخصاً ما، ولكنّي فقدتها. |
Ama onun yerine, insanlar yanımdan aceleyle geçti ve beni görmezden geldi. | TED | ولكن بدلاً من ذلك، واصل الناس طريقهم على عجل وتظاهروا بعدم رؤيتي. |
aceleyle Kaşif adlı uydu füzeye yerleştirildi. | Open Subtitles | على عجل تم تركيب القمر الصناعي اكسبلورر عليه |
Jimmy o akşam çok iyi oynuyordu Cal aceleyle çıkıp gitti. | Open Subtitles | لكن جيمي أدار الطاولة تلك الليلة، و كال غادر على عجالة |
aceleyle gitmiş. Acaba, profesyonel bir hırsızı bu kadar korkutan nedir? | Open Subtitles | ، لقد رحل مسرعاً أتعجب ما الذي قد يرعب لص محترف هكذا |
- Sorun değil. aceleyle çıkarken unuttu herhâlde. Hastaneden arıyor olabilirler. | Open Subtitles | لا بأس، كان مستعجلاً وعلى الأرجح أنّه نسيه، قد تكون المستشفى |
Ve şehre geldi ve etrafta aceleyle koşturuyordu ve dedi ki, " Yeni ayakkabılar almam lazım!" | TED | وقد جائت على عجلة وقد قالت .. يتوجب علي شراء حذاء جديد |
Dolaptaki tüm eşyaları aceleyle almış. | Open Subtitles | لقد أخذ كل اغراضه من هذا الدولاب وهو فى عجلة |
Demek benden üç dakika sonra çıktı... aceleyle, yani benim peşimde değildi. | Open Subtitles | لقد غادر بعدي بثلاث دقائق في عجلة كما تقول اذا لم يكن يريدني |
aceleyle gördüğüm ilk elbiseyi kapıp getirdim. | Open Subtitles | لقد كنت في عجلة من أمري فإلتقطت أول شيء رأيته |
aceleyle kaçacağımı bilsem başka zamana bırakırdım. | Open Subtitles | إذا كنت أعرف أن علي الفرار على عجل لأجلتها لوقت لاحق |
Ya ortalık karıştırılmış ya da birileri aceleyle çıkmış. | Open Subtitles | إما أن يكون هذا المكان قلب رأساً على عقب أو أن أحدهم رحل على عجل |
Eğer "ilerleyiş"ini kısa kesmek zorunda hisseder ve aceleyle buraya döner de, Prens'in iyileşmiş olduğunu görürse... | Open Subtitles | إذا شعر بأنه ملزم للحد من تقدمه والعودة على عجل فقط ليجد أن ..الأمير قد تعافى تماما |
Hemen hava alanına gitmiş. O aceleyle bana not bırakmayı unutmuş tabii. | Open Subtitles | لذا شقت طريقها للمطار وفي عجالة نسيت أن تترك لي رسالة |
Judah, beni affet. Dün gece aceleyle çıktım. | Open Subtitles | جودا يجب أن تسامحني لقد غادرت مسرعاً الليله الماضيه |
Cezvenin altı açık bırakılmıştı. Kesinlikle aceleyle çıkmış. | Open Subtitles | تركت غلاية القهوة تحترق، أعني، لا بدّ أنّه غادر مستعجلاً |
Oyun salonunun yukarısında yaşayan birisi yaşlı bir kadının silahlı saldırının olduğu gece olay yerinden aceleyle ayrıldığını söylemişti. | Open Subtitles | شخص ما من الذين يعيشون فوق الممرات قال انهم رأو امراة عجوزة مسرعة بعيدا من موقع الاطلاق الليلة الماضية. |
Güvenlikçilerden biri sizin aceleyle çıktığınızı söyledi bana. | Open Subtitles | احد الحراس اخبرني أنه شاهدكم تغادرون بعجلة |
aceleyle yapılmış bu hapishaneler kalabalıktı ve hijyenik değildi. | TED | تلك العجلة جعلتهم يبنوا سجون مزدحمة وغير صحية |
Dolap aramasında aceleyle gitmemeliydin. | Open Subtitles | كان لا يجب ان تكون مسرعا اثناء البحث في الخزائن |
Anne olmadan önce, Concorde kaza yaptığında aceleyle oraya giden bir gazeteciydim. | TED | قبل الأمومة كنت تلك الصحفية التي هرعت لتغطية خبر تحطم طائرة الكونكورد. |
aceleyle onu bırakıp gitmiş. | Open Subtitles | -لا شيء هنا لكنّه ذهب بدونها, في عجلةٍ من أمره |
aceleyle çıkmış ya da çıkarılmış. | Open Subtitles | إما أن غادرت في عجله من أمرها أو أجبرت على هذا |
Bu haşerat aceleyle kaçarken, bu kağıt parçasını düşürmüş, | Open Subtitles | ومهما يكن .. وبينما كان هذا الشخص متعجلاً للهروب أسقط هذه القصاصة، والتي تقول |
Biliyorum çünkü oradaydım. Sonra mutfağa aceleyle geçtim. | Open Subtitles | أناأعرف،لأننيكنتهنا، ثم أسرعت إلى المطبخ |
Finansmanı yöneten AB görevlisi boyanmış olan binaya aceleyle geldi. | TED | الفرنسي المسؤول عن التمويل المبعوث من الاتحاد الأوربي هرع لمنع عملية الطلاء |