Hedefine âşık olmak gibi affedilemez bir hata yaptığın için mi? | Open Subtitles | لانك قد فعلت خطأ لا يغتفر بوقوعك في حب هدفك ؟ |
Siz ikinizin yaptığı affedilemez bir şeydi. | Open Subtitles | الذي قمتم به انتم الاثنان كان شيئا لا يغتفر |
Çoğu arkadaşım bunu yaptı, ama benim büyüdüğüm evde bu affedilemez bir şey. | Open Subtitles | كثير من أصدقائي يفعلون ذلك ولكن في بيتنا هذا ذنب لا يغتفر |
Ama bu çocukların böyle yaşamalarına izin vermek, affedilemez bir şey. | Open Subtitles | لكن إنْ تركت هؤلاء الأطفال يستمرون فى العيش بهذه الطريقة فالأمر لا يُغتفر. |
Bize yaptığı affedilemez bir şeydi. | Open Subtitles | ما فعلته لنا أمرٌ لا يُغتفر. |
Ama korkunç ve affedilemez bir şey yaptığımı kabul etmen gerek. | Open Subtitles | ولكن عليك أن تتقبل بأنِ فعلت فضاعة, أشياء لا تغتفر. |
affedilemez bir suç işlemiş olsa dahi iki yanlışın, bir doğru edip etmediğini merak etmeye başladım. | Open Subtitles | على الرغم من انه ارتكب جريمة لا تغتفر , بدأت أتساءل ل لتر إذا كان اثنان الاخطاء جعل الحق حقا . |
Bir hayaletten kaçmak affedilemez bir davranıştır. | Open Subtitles | الهروب من شبح يعد نقصاً لا يغتفر من التراث |
Kötü bir şey değil anne. affedilemez bir şey. | Open Subtitles | إنه ليس أمر سيئاً إنه شيء لا يغتفر |
Şey sanırım kocaman, aptalca ve affedilemez bir hata yaptım. | Open Subtitles | ...حسناً ،أظنني ارتكبت خطئاً جسيماً بليداً، لا يغتفر |
Bu affedilemez bir hata. - Kesinlikle affedilemez. | Open Subtitles | انه امر لا يغتفر لا يغتفر علي الاطلاق |
Nerdeyse affedilemez bir hata, Rahip. | Open Subtitles | خطأ لا يغتفر ايها الكاهن |
affedilemez bir şey bu. | Open Subtitles | إنه أمر لا يغتفر |
Çünkü sana affedilemez bir şey yaptım. | Open Subtitles | لأن ما فعلته بك لا يغتفر |
Çünkü ben affedilemez bir günah işledim. | Open Subtitles | لأني أرتكب الخطيئة التي لا تغتفر |
Bu affedilemez bir ihanet. | Open Subtitles | و تلك خيانة لا تغتفر |
Bu affedilemez bir ihanet. | Open Subtitles | إنها بمثابة خيانة لا تغتفر |