Küçük bir zencefil kökü ve ahududu yaprağı o ilgilenir. | Open Subtitles | بعض جذور الجنزبيل و أوراق التوت البري ستشفيك من هذا |
- ahududu peltesine dönen ve tuvaletimden akan iki arkadaşım var. | Open Subtitles | جائني شخصين واخذو جوله فيه ورأو عصير التوت المتفق من حمامي. |
Belki biraz ahududu, biraz çikolata eklemek istersiniz? | TED | هل تريد القليل من التوت هنا ، القليل من الشوكولاته هناك؟ |
Evet, bugün giydiğin takıma bayıldım. Siyah ile ahududu. Oldukça İtalyan. | Open Subtitles | نعم، أحبّ البدلة التي تلبسها اليوم أسود على توت العليق إيطالي |
Bana göre, şu an ahududu ve krema kokuyorsun ama bir cadıya göre, kesinlikle iğrenç kokuyorsundur. | Open Subtitles | بالنسبة لي رائحتك مثل التوت و الكريمة ولكن بالنسبة للساحرة فرائحتك مثيرة للاشمئزاز تماماً |
Bu akşamın sıcakları, soğan marmelatlı etli kılıçbalığı, az kızartılmış keklik göğsü ve ahududu keşkülü ile sorel böreği. | Open Subtitles | أما الطبق الرئيسي هذا المساء رغيف لحم سمكة السيف مع مربى البصل صدر الحجل المحمر في صوص التوت ومعجنات بالحماض |
Yani zanlı, içinde ahududu yaprağı özü olan bir saç spreyi mi kullanıyor? | Open Subtitles | المشتبه يستعمل بخاخ الشعر له به مستحضرات ثمر التوت الشوكي ؟ في الأغلب أنثى |
Beklerken biraz su ve ahududu ister misiniz? | Open Subtitles | أتودّين بعض الماء المطعّم بشراب التوت بينما تنتظرين؟ |
Otur ve ben bize ahududu kokteyl hazırlarken her şeyi anlat. | Open Subtitles | إجلسي وإحكي لي كل شيء بينما أحضر عصير التوت |
Yüzümün, bebeğin teni kadar yumuşak olduğunu ve bacaklarımın arasının ahududu ve krema tadında olduğunu söyledi. | Open Subtitles | قال لي أن وجهي ناعم مثل الرّضيع و بين فخذي ذوقها مثل كريمة التوت |
Burada da kola nutlu ahududu çikolata kreması ortasında hindistan cevizli kremayla. | Open Subtitles | وهنا لدينا قشدة التوت والشوكولا مع بذور الكولا وقشدة جوز الهند في المنتصف. |
Akçaağaç pekmezim az kaldı ama bol bol ahududu reçeli var. | Open Subtitles | أنا لدي القليل من شراب القيقب ولكنني حصلت على الكثير من مربى التوت |
MacNab ninenin söylediğine göre ay yükseldiğinde ahududu yaprakları ve kuşburnundan yapılan çayı içmen gerekiyor. | Open Subtitles | الجده ماكناب تقول بأنه يجب أن شرب شاي أعشاب التوت والوركين |
Ben çikolatalı musumu hep yanında ahududu püresi ve kremşantiyle yerim, anladın mı? | Open Subtitles | نعم, فانا احب دائما موس الشوكولاتة مع صلصة التوت والبوظة من الكريمة المخفوقة هل تعرف ما أقوله؟ |
Sana jilet, New York Kitap İncelemeleri ve ahududu aromalı şurup almayacağım. | Open Subtitles | لن أشتري لك ماكينة حلاقة وملحق مجلة نيويورك لتقييم الكتب ثم أشتري لك دواء سائل بطعم التوت |
Evet, bugün giydiğin takıma bayıldım. Siyah ile ahududu. Oldukça İtalyan. | Open Subtitles | نعم، أحبّ البدلة التي تلبسها اليوم أسود على توت العليق إيطالي |
ahududu ile mandalinayı çaprazlamanın bir yolunu buldum. | Open Subtitles | فابتكرت طريقة لعبور توت العليق مع البرتقال الذهبي |
ahududu var. Ha siktir. Biftek var. | Open Subtitles | .يوجد توت العليق رائع، يوجد لحم مقدد، بديع؟ |
ahududu ve findikli kurabiye ile. | Open Subtitles | و الشوكولا مع بعض الفريز عليها |
ahududu şerbeti böyle bir enfeksiyona yol açabilir mi? | Open Subtitles | أيمكن لشراب الفراولة المثلجة أن يسبب ذلك النوع من الإلتهاب؟ |
Donmuş, pudralanmış ve ahududu doldurulmuş. | Open Subtitles | السادة، البودرة، والمحشو بالتوت |