Bu basit bir Akışkan ve bu, zamanla karmaşık bir yapıya doğru gelişiyor. | TED | وهو مجرد سائل بسيط ومع مرور الزمن تطور الى بنية معقدة التركيب. |
Mumyalamadaki Akışkan toksinlerin sonucu olumsuz. | Open Subtitles | حسناً, الفحوصات الأولية أثبتت عدم وجود سائل التحنيط |
Tek yapmamız gereken kristali, Akışkan bir matris içerisinde dağıtmak. | Open Subtitles | إذاً كل ما علينا فعله .تعليق بلورة في مصفوفة سائلة |
Böylece dışı tamamen pişerken içi Akışkan olarak kalır! | Open Subtitles | تكون مطهوه من الخارج بالكامل ومن الداخل تصبح سائلة! |
diğer silia bu Akışkan sıvının akışının hisseder ve embriyonun solundaki özel genleri harekete geçirir. | TED | على الحافة اليسرى للعقدة، الأهداب الأخرى تشعر بتدفق السوائل وتنشط جينات محددة في الجهة اليسرى للجنين. |
Ama aynı zamanda, o Akışkan çevreye uyum sağlamalı. | TED | وفي نفس الوقت على اللوح أن يعمل بفعالية في تلك البيئة السائلة. |
Bak, Milo ayrıca, tarihte olayların daha Akışkan olduğu zamanlar olduğunu da söyledi. | Open Subtitles | أسمع , مايلو أخبرني أيضاً إنه هناك لحظات من التاريخ عندما تصبح الأشياء أكثر مرونة |
Burada, başlamak için çok basit bir Akışkan var. | TED | فهي سائل بسيط جدا في البداية. |
Dalgalar çarpmaya devam ettikçe, Akışkan Karma var olmaya devam edecektir. | Open Subtitles | طالما ان الموج مازال يتكسر على الشطئان سيظل (سائل الكارما) مستمرا |
Takehashi, Akışkan Karma'ya giriş izni karşılığında bir parmağından feragat etmeyi kabul etmişti. | Open Subtitles | تاكاهاشى) كان مستعدا لأن) يخسر واحدا من اصابعة مقابل السماح بإستخدام (سائل الكارما) |
Kurumuş kan tekrar Akışkan bir kan haline geliyormuş. | Open Subtitles | يتحول إلى سائل بعد أن كان دما جافا |
Proton ve elektronların eriyerek nötronlara dönüştüğü ve "tam Akışkan" adlı sürtünmesiz sıvıyı oluşturduğu dışı kabukla kaplı bir küre düşünün. | TED | فكر في كرة مُدمجة بداخلها بروتونات وإلكترونات تندمج لتشكل نيترونات وتشكل سائل غير احتكاكي يُسمى "فائق الميوعة" تحيطه قشرة. |
Okyanusun ortasına, "Akışkan Karma" adını verdiği hidroelektrik enerji üreten büyük bir makine yapmıştı. | Open Subtitles | بنى ألة كبيرة على شاطئ المحيط التى تولد الطاقة المائية (واطلق عليها (سائل الكارما |
Nedense kulak zarımızı gıdıklarken işitme kemiklerine enerjiyi iletir, burada koklea içinde Akışkan tepkisine çevrilir ve sonra da nasılsa işitme sinirlerimizde elektrik sinyallerine çevrilir bu bizim beynimizde nasılsa güzel bir müzik parçası veya şarkının algısı olarak sonlanır. | TED | بدغدغة طبلة أذننا بطريقة ما تنقل الطاقة نزولا عبر عظام السمع لدينا، والتي يتم تحويلها إلى دفعة سائلة داخل قوقعة الأذن ومن ثم تحويلها بطريقة ما إلى إشارة كهربائية في الاعصاب السمعية لدينا والتي تنتهي بطريقة ما في أدمغتنا كتصور لأغنية أو قطعة موسيقية جميلة. |
Tıpkı kanımız gibi Akışkan olacak. | TED | وستصبح سائلة كالدماء، |
Durum oldukça Akışkan. | Open Subtitles | إن الحالة سائلة جدا. |
Kekim Akışkan lan! | Open Subtitles | الكعكعة كانت سائلة! |
Bu, yerçekimi için genel görecelik. Sıkışan gazlar için Akışkan dinamikleri. | Open Subtitles | وتشمل النسبية العامّة لمعالجة الجاذبية وحركة السوائل لدراسة الغازات المنهارة |
Bu yüzden kutunun iç yüzeyine yapışan Akışkan dokuyu oradan ayırabiliyoruz. | Open Subtitles | لذا أنتَ تستطيع فصل السوائل من الانسجة الملتصقة بمواد التعبأة |
Evet ama karmaşık bir Akışkan denkleminden bahsediyoruz. | Open Subtitles | لكننا نتحدث عن تطوير معادلة فى الديناميكا السائلة |
İşte o kanın, şu an kurumuş elbette ki ama yıllar yıllar sonra çeşitli kereler tekrar Akışkan hale geldiği söyleniyor. | Open Subtitles | وهذه الدماء مع أنها دماء جافة يقال أنه في أوقات مختلفة كل عدة سنوات تتحول للحالة السائلة |
Tanımlamalar daha çok Akışkan hale gelmeye başladı. | TED | أصبحت التعاريف أكثر وأكثر مرونة. |
Ve bu durumda, atmosferi kalın bir buhar tabakası olup, sıvı sudan değil de, ne tam gaz ne de tam sıvı denemeyecek yapıda; egzotik formdaki süper Akışkan bir su okyanusunu örtüyor olurdu. | TED | وفي هذه الحالة, ستكون في جوّه طبقة سميكة من البخار بدلاً من تواجد المحيط المعروف لدينا ليس بالماء السائل ولكن في حالة غريبة, فائق الميوعة ليس قريبا من الغاز وليس قريبا من السائل |