Benzer bir biçimde, kontrol de sahiplik ağı içinde akar ve düğümlerde birikir. | TED | فعلى نحو مشابه، السيطرة تتدفق في شبكات الملكية و تتكدس في العقد. |
Aynı zamanda bu vadi, bir havza özelliği taşır, yaylalardan havzaya... ...tortu taşıyan ve orada yaşayan hayvanların kemiklerini sürükleyen nehirler akar. | TED | إنه حوض، والأنهار تتدفق من المرتفعات إلى الحوض، تحمل الترسبات، وتتخللها عظام الحيوانات التي عاشت هناك. |
Bu deltanın suyu Mobile Koy'una akar ve nihayet Meksika Körfezi'ne ulaşır. | TED | وهذا الدلتا تتدفق مياهها إلى خليج الموبايل وأخيرا إلى خليج المكسيك |
On beş metre, turuncu... İkinci sıvı boşluğa akar. | Open Subtitles | على بعد 50 قدم ، الضوء البرتقالي السائل الثاني يسري في فراغ السوار |
Diğer yandan, Stresli bir durumu aşılacak bir zorluk olarak görürseniz, kan kalbinize ve beyninize akar ve kısa ama enerji veren bir kortizol dalgası yaşarsınız. | TED | من ناحية أخرى، إذا كنت ترى حالة ما مرهقة بمثابة تحدي، فإن الدم يتدفق إلى قلبك وعقلك، بطريقة طبيعية، ولا يحس إلا بحقنة كورتيزول صغيرة منشطة. |
Çişi kenardan akar | Open Subtitles | سوف يسرب السائل من الأجناب |
Hayat akar gider ve eğer bir gün olursa sana dolapta bir sürü yer açılır. | Open Subtitles | أنت تعلمين, الأمور تقع و إن حصل هذا سيكون لديك مساحة في الخزانة أكثر بكثير أجل |
Onların parası masalardan... parmaklıkların arkasındaki kasalarımıza... kumarhanenin en kutsal odasına akar. | Open Subtitles | و اموالهم تتدفق من الموائد إلى صناديقنا عن طريق الخزينة إلى أكثر الحجرات قدسيةً في الكازينو |
ve düz, taşkın yatakları boyunca yavaşlayarak akar. | Open Subtitles | فإن الأنهار تتسع و تتدفق بشكل مرهق عبر فيضاناتهم المنبسطة. |
Aşağıda kan daha rahat akar böylece emmeye gerek kalmaz. | Open Subtitles | فالدماء تتدفق بحريه أكبر بالأسفل هناك ولذا لا يجب عليه بأن يمتصه بصعوبة |
o enerji omurgadan yukarı doğru çakraların içine akar. | Open Subtitles | التي تجعل الطاقة تتدفق الى العمود الفقري حتى يصل الى تلك الشاكرات. |
Altından akmakta olan su daima aşağıya doğru akar. | Open Subtitles | المياه التي تتدفق في الأسفل تذهب دائماً في انحدار |
Enerji formundaki bilgi, duyu sistemlerimizden içeriye sürekli olarak akar ve sonra, şimdiki anın nasıl göründüğünü nasıl koktuğunu, tadının nasıl olduğunu nasıl hisler uyandırdığını ve nasıl ses verdiğini anlatan bu devasa kolajı ortaya çıkarır. | TED | المعلومات، في شكل طاقة، تتدفق بصورة مباشرة خلال كل أنظمتنا الحسية ثم تنفجر إلى هذا الملصق الهائل لما تبدو عليه هذه اللحظة الحالية فضلاً عن الرائحة ، والطعم في هذه اللحظة بماذا تشعر وبماذا تشبه |
Günlük yaşamda, bir akıntı gibi akar. | TED | تتدفق مثل تيار خلال كل يوم في الحياة. |
Plastikler diğer çöp tabakaları ile sıkışırken yağmur suyu atıklara doğru akar ve atıkların içerdiği suda eriyen bileşikler çözünür. Ayrıca bazıları yüksek oranda toksik içerir. | TED | حين بقاء هذه المواد البلاستيكية هناك مضغوطة بين طبقات من النفايات الأخرى فإن مياه الأمطار تتدفق من خلالها وتمتص المركبات الذائبة في الماء التي تحتويها وبعضها شديد السُمّية |
O diyor ki, yörüngede zaman Dünya'dakinden farklı bir hızda akar. | Open Subtitles | لقد توقّع أنّ الوقت بالمدار يسري بسرعة مغايرة للتي على سطح الأرض. |
Onları komuta eden süvarilerden akar. | Open Subtitles | يسري في الفارس الذي يأمرهم |
Dünyanın bütün gereksizlikleri içine akar. | Open Subtitles | كل العبث والطيش في هذا العالم .. يتدفق اليها |
Sadece yağmur yağdığında akar. | Open Subtitles | - انه يسرب وقت المطر. |
Hayat akar gider ve eğer bir gün olursa sana dolapta bir sürü yer açılır. | Open Subtitles | أنت تعلمين, الأمور تقع و إن حصل هذا سيكون لديك مساحة في الخزانة أكثر بكثير أجل |
Solunum sistemi durursa ya da enfeksiyon yüzünden ölürse ya da keşke ölseydim dedirtecek şekilde, çeşmeden akar gibi BOS sızması olursa? | Open Subtitles | أن يتوقّف جهازه التنفسي، أو أن يموتَ بالإنتان أو أن يتسرّب السائل الدماغي الشوكي بكل بطء، مما سيجعله يتمنى لو كانَ ميتاً |
Ordan, şeker köklere doğru akar. | TED | من هناك ينساب السكر للأسفل حتى الجذور |