Evet, ve bulacağız da, ama şimdi değil. Gitmemiz gerek. | Open Subtitles | أجل ، وسنفعل ذلك ، لكن ليس الآن علينا الذهاب |
Beraber ararız, ama şimdi değil. Bu biraz uzun sürebilir. | Open Subtitles | سنبحث جميعاً لكن ليس الآن ستأخذ منا وقتاً طويلاً |
Sana bir gün anlatabilirim, ama şimdi değil. | Open Subtitles | بإمكاني أن أقصّها عليك يوماً ما، لكن ليس الآن |
Çocuk için ben de hazır değilim zaten. Umarım bir gün. ama şimdi değil. | Open Subtitles | وانا لست جاهز للأبوه ، في يوم ما ، ولكن ليس الآن على كل حال |
Döneceğim ama şimdi değil. | Open Subtitles | السيف سأذهب به بالتأكيد للمنزل ولكن ليس الآن |
Yardım edecek insanlar tanıyorum. ama şimdi değil. | Open Subtitles | انا أعرف أشخاص قد يساعدوك في هذا لكن ليس الآن |
Bunu takdir ediyorum ama şimdi değil. O yapmadı. | Open Subtitles | أنت تدافع عنها دوماً أنا أقدر ذلك، لكن ليس الآن |
Belki bir süre sonra onu görebilirsin, ama şimdi değil. | Open Subtitles | ربما تستطيع رؤيتها بعد فترة .. لكن ليس الآن |
Hayır, yani, oyunda hissetmiştim, ... ama şimdi değil. | Open Subtitles | أعني أنني أحسست بذلك في اللعبة لكن ليس الآن |
ama şimdi değil. Yüzüme çift namlu dayalıyken düşünmek çok zor. | Open Subtitles | لكن ليس الآن ، من الصعب التفكير مع هذه الإسطوانه المزدوجه في وجهي. |
Belki bir zamanlar oradaydı ama şimdi değil. | Open Subtitles | لا تحاول أن تقل ذلك ربما كان ذات يوم لكن ليس الآن |
- O zaman ben erkek değilim herhâlde. Çünkü bir aile kurmak istiyor muyum, emin değilim. - Belki bir gün, ama şimdi değil. | Open Subtitles | لأنني متأكد أنني لا أريد عائلة ربما يوماً ما, لكن ليس الآن |
ama şimdi değil. Ritz Otel'de çok önemli bir randevum var. | Open Subtitles | لكن ليس الآن , لدى ميعاد مهم فى "ريتز" الآن |
Bunu mutlaka konuşacağız ama şimdi değil... | Open Subtitles | نحن سنقوم بمناقشة هذا الأمر حتما ولكن ليس الآن |
Bu bir zamanlar öyleydi ama şimdi değil. | Open Subtitles | لقد كان هُنالك وقت حينما كان ذلك صحيحًا، ولكن ليس الآن. |
Güleceğime söz veriyorum... kahkahayla! ama şimdi değil. | Open Subtitles | وأوعدك بأنني سأضحك بشده ولكن ليس الآن |
- Biliyorum. ama şimdi değil. | Open Subtitles | -أنا أعلم ماذا قلت، ولكن ليس "الآن"، حسنا؟ |
Bunu anlıyorum. ama şimdi değil. | Open Subtitles | أنا أتفهم ذلك فعلا، ولكن ليس الآن |
Evet, bir gün, tabii ki. ama şimdi değil. | Open Subtitles | يوماً ما، بالطبع، نعم، ولكن ليس الآن. |
Remy'yi hedef tahtama koyma zamanı gelecek, ama şimdi değil. | Open Subtitles | سيأتي الوقت الذي سيوضع فيه ريمي في مرماي، لكنه ليس الآن. |
ama şimdi değil. Tamam, Angarya iş istemiyorum. | Open Subtitles | والآن لم يعد , حسناً لا أريد عمل غير شاغر |
Gideceğim, ama şimdi değil. | Open Subtitles | ،بالتأكيد ولكن ليس الأن |
- Oh . ama şimdi değil. Yemek yiyoruz. | Open Subtitles | ولكن ليس الان فنحن نتعشى |
Eskiden öyleydi, ama şimdi değil. | Open Subtitles | هو كان هكذا فى السابق، لكن ليس الان |