| Anahtarlar. | Open Subtitles | المفتاح, أجل أجل المفتاح المفتاح المفتاح المفتاح |
| Anahtarlar sadece kasaların sahiplerinde var. | Open Subtitles | والناس التى تمتلك الخزائن هم الوحيدين الذين يمتلكون المفتاح الوحيد |
| Korkarım ki, Anahtarlar Doktor Harr ile birlikte saatler önce gitti. | Open Subtitles | اخشى ان الدكتور هار قد غادر منذ ساعة واحدة مع المفتاح الاخر |
| Beni ilk buraya davet ettiğinde Anahtarlar arabamda kalmıştı. Yağmur yağıyordu. | Open Subtitles | فى المره الاولى التى دعوتنى الى هنا تركتِ مفاتيحك فى سيارتى و قد كانت تمطر |
| Cüzdanım, Anahtarlar ve bankaya götürmek için taşıdığım bir kavanoz bozuk para. | Open Subtitles | مجرد محفظتي، مفاتيحي و علبة قهوة مليئة بالفكة كنت أنوي أخذها للمصرف |
| Bu, kristaller ve onların götürdüğü Anahtarlar için de geçerli. | Open Subtitles | هذه هي حقيقة الكريستالات والمفاتيح تقود إليه |
| Dürüst olmak gerekirse, o Anahtarlar hoş ama bir şeyi açtıkları da yok. | Open Subtitles | أولاً .. ولأكون صادقًا المفتاح يبدو رائعًا |
| Anahtarlar için teşekkürler tatlım. İşimi çok kolaylaştıracak bu. | Open Subtitles | شكراً على المفتاح عزيزي سيجعل الأمر أسهل كثيراً |
| - Anahtarlar kapı açıyor sadece. - Bu sadece anahtar değil. Bir sembol. | Open Subtitles | راشيل راي، تستطيع ان تاخذ المفتاح هل تصدق انها سوف تفعل هذا |
| Çünkü bu lahitlerde Anahtarlar olduğuna inanıyorum. | Open Subtitles | لأنّي أعتقِد أنّ هذا التابوت يحوي المفتاح. |
| Cebinde Anahtarlar varken rahat bir uyku çekemezsin. | Open Subtitles | أنك لاتستطيع أخذ قيلولة إذا كان المفتاح في جيبك |
| Yarın itibarıyla, oradan alabilirsin. - İşte Anahtarlar. | Open Subtitles | يمكنك أن تستلمه من هناك غدا هذا المفتاح |
| Anahtarlar sende kalsın. | Open Subtitles | فقط الملك واللورد مارشال يحملون المفتاح |
| Yedek Anahtarlar, yedek Anahtarlar. | Open Subtitles | المفتاح الإحتياطي، المفتاح الإحتياطي |
| Anahtarlar yan koltukta. | Open Subtitles | المفتاح موجود على المقعد بجانبك. |
| - Yapamam, Anahtarlar onda. | Open Subtitles | , لا أستطيع لقد حصلت على المفتاح |
| Evet, aslında oldukça farkındayım. Anahtarlar ve telefonun, lütfen. | Open Subtitles | بلى في الحقيقة أعلم هل يمكن أن أحصل على مفاتيحك وجوالك أرجوك؟ |
| Bekle, anahtarlarımı alayım. Anahtarlar lazım. | Open Subtitles | لحظة، أحتاج إلى مفاتيحي أحتاج إلى مفاتيحي |
| Elinde kapısına ulaşacak kadar açık bir adres ve içeri girmek için Anahtarlar vardı. | Open Subtitles | كان يملك الإرشادات مباشرة إلى منزلها والمفاتيح ليستطيع الدخول |
| Anahtarlar orada değil, belinde olur. | Open Subtitles | لا نحتفظ بالمفاتيح هنا ، نحتفظ بها حول الخصر |
| Eldivenler, yeni bir silah, ave kiralık araban için Anahtarlar. | Open Subtitles | توجد بها قفازات بقطع جديدة ومفاتيح لسيارة مستأجرة. |
| Sence Anahtarlar hala onun cebinde mi? | Open Subtitles | لذا تُفكّرُ المفاتيحَ ما زالَ في جيبِه؟ أوه، هو يساوي a طلقة. |
| Anahtarlar, Anahtarlar bende. | Open Subtitles | كيز. حصلت المفاتيح. |
| Anahtarlar içinde kişisel algılamayın Bayan Gammelgaard. Zaman değişti artık. | Open Subtitles | المفاتيح بالداخل الأمر ليس شخصياً يا سيدتي ولكن الظروف تتغير |
| Kasann Anahtarlar elektrik dügmesinin üstünde asl. | Open Subtitles | مفاتيح الماكينه على المعلاق فوق زر الاضاءه |
| Evet, bunun için üzgünüm dostum. Ama Anahtarlar lazım, arabayı çekecekler. | Open Subtitles | آسف بشأن هذا يا رجل، أحتاج للمفاتيح وحسب، سوف يتم قطر سيارتنا |
| Anahtarlar kaybolmuş görünüyor. | Open Subtitles | ، فالمفاتيح يبدو أنها وُضعت في غير محلها |