Öncelikle, markanın bir ses ürünün bir hatıra eşyası olduğunu iyi anladılar. | TED | أولا، فهموا جيدا أن العلامة التجارية هي صوت، وأن المنتج هو تذكار. |
Bir kişiyi gerçekten kontrol etmede hikâyenin kontrolünün çok önemli olduğunu anladılar. | TED | لقد فهموا أن السيطرة على القصة في غاية الأهمية للسيطرة على الشعب. |
Muhtemelen üzerinde deney yapmanın çok fazla soruna yol açtığını anladılar. | Open Subtitles | من المحتمل أنهم أدركوا أن تجرتهم عليها تسبب الكثير من المشاكل |
Wow! Sanırım başlarına getireceğim belanın faydadan daha büyük olduğunu anladılar. | Open Subtitles | واو ، أخمن بأنهم أدركوا أنني سأسبب مشاكل أكثر مما أستحق |
Ya da senin değerinden daha fazla bela olduğunu anladılar. | Open Subtitles | أو أنهم اكتشفوا أنك ستكون مصيبة أكثر مما أنت عليه |
Ortalık feryat figan oldu ve Yahudiler anladılar. | Open Subtitles | لم يعرف اليهود من اين أتتهم الضربات، عندها عرفوا مصيرهم |
Benim de farkına vardığımı anladılar ve kaçtılar. | Open Subtitles | ولابد أنعم علموا أني أعلم بأنها كانت عملية احتيالية ولذلك قد فروا هاربين. |
Bunu anladılar, teknolojiyi kucakladılar ve onunla devam ediyorlar, başarılı da oldular. | TED | لقد فهموا الأمر بأنفسهم , و أحتضنوا التقنية و تعاملوا معها , وهم ناجحون في ذلك. |
En azından benim patron olduğumu anladılar. Şu fotoğrafçı arkadaşınızın adı neydi? | Open Subtitles | فهموا أخيراً أنني الرئيس؛ ما اسم صديقك المصوّر مجدداً؟ |
En azından benim patron olduğumu anladılar. Şu fotoğrafçı arkadaşınızın adı neydi? | Open Subtitles | فهموا أخيراً أنني الرئيس؛ ما اسم صديقك المصوّر مجدداً؟ |
Fakat bir süre sonra, bunun önemli bir gereksinim olduğunu anladılar ve o yolu asfaltladılar. | TED | لكن بعد فترة أدركوا بأن الأمرعبارة عن حاجة حقيقية يواجهونها لأجل مرضاهم، لذا قاموا بتبليطها. |
Sonra çok daha büyük bir altın madeni üstünde oturduklarını anladılar. | Open Subtitles | ثمّ أدركوا أنّهم كَانوا يَجْلسونَ على منجم ذهب أكبر |
Yaptıklarımı, insanlarım için yaptım. Zaman içeisinde, bunu anladılar. | Open Subtitles | ما فعلته، كان من أجل شعبي و بمرور الوقت أدركوا ذلك |
Daha önce bir suç kaydım bulunmadığıyla ilgili yalan söylediğimi, ondan sonra anladılar. | Open Subtitles | وحينها اكتشفوا أنني كذبت أثناء طلبيللعمل.. عندما قلت أنه ليس لديّ سجلّ إجرامي |
Ben üç kişiyi öldürmekten girdim ama aslında öldürmemiştim. Sanırım bunu anladılar. | Open Subtitles | سجنتُ لأنّني قتلتُ ثلاثة أشخاص، ولكنّي لم أقتلهم فعلاً، أخالهم اكتشفوا ذلك |
Kontrast açısından gri arka planda mavi bağlantının çok işe yarayacağını anladılar ve insanlar bunu fark edebilecekti. | TED | لقد اكتشفوا أن هذه الوصلة الزرقاء على خلفية رمادية ستعمل بشكل جيد من حيث التباين، وسيكون الناس قادرين على رؤيتها. |
3 acil doktoru, 2 nörolog ve 1 radyolog, sorunun ne olmadığını çok iyi anladılar. | Open Subtitles | ثلاثة أطباء طوارئ، طبيبا أمراض عصبية و طبيبة أشعة عرفوا الأشياء المستبعدة |
Ruslardan birinin FBI'n adamı olduğunu en başında anladılar. | Open Subtitles | لقد عرفوا أن الروس ليسوا من أفراد العصابة |
- Bizim orada olduğumuzu anladılar belki. | Open Subtitles | ربما علموا اننا هناك. |
Ama sonradan anladılar ki tasarımcının yeni rolü bu olmalıydı: sürecin en başından en sonuna kadar işin içinde olmak. | TED | لكنهم عاجلاً إكتشفوا أن هذا هو الدور الجديد للمصمم: أن يكون في العملية من البداية حتى النهاية |
Genel bir düzlük kavramı olduğunu anladılar. Buna jeodezik deniyor. | TED | لم يفهموا قط أن هناك مفهوم معمم للإستقامة. إنه يسمى الجيوديزية. |
Üçkâğıdımızı anladılar ve bunu verdiler. | Open Subtitles | (كارفيل) تفطنت لي لقد كشفوا احتيالنا |
Güldüler çünkü geçen gece olanların gülünç olduğunu anladılar. | Open Subtitles | لقد ضحكوا لأنهم ادركوا ان ماحدث ليلة امس كان امرا مضحكا |
Benim çalmadığımı anladılar. | Open Subtitles | وأدركوا بعد ذلك بأنني لم أقم بالسرقة |
Ve Sezar'dan Napoleon'a, en başarılı imparatorlar gibi, siyasi güçle bilimsel teknik bilginin el ele gittiğini anladılar. | Open Subtitles | ،وكحال أنجح الأباطرة "من "قيصر" إلى "نابليون فهمو أن السلطة السياسية والخبرة العلمية تتماشيان جنباً لجنب |
Eminim bunu hemen anladılar... | Open Subtitles | أنا متأكـّد أنـّهم سيفهموها |