| Çünkü berbat bir şey oldu ve atlatmak için bizim yardımımızı istemedi. | Open Subtitles | ﻷن شيئا مريعا حدث و هي لا تقبل مساعدتنا لتجاوز تلك المحنة |
| Bu durumu atlatmak için hala terapi görüyorum. | Open Subtitles | الساعات المطلوبة من العلاج لتجاوز الماضي |
| Ama bunu atlatmak için ne gerekiyorsa yap. | Open Subtitles | ولكن افعل ما تريد لتجاوز هذا |
| Ölümü atlatmak için, bıçak, bedenleri değiştirme gücüne sahip. | Open Subtitles | السكين تعطي القوة للتنقل بين الأجسام لخداع الموت |
| Evet, basını atlatmak için. Kapılarda bekleyen paparazzilerin olduğu bu çağda pek yaygın bir yöntem değil. | Open Subtitles | أجل، لخداع الصحافة، فإنّها مُمارسة غير إستثنائيّة في هذا العصر لمُصوّري الفضائح. |
| Evet, hepimizin bildiği üzere çatışma içinde bulunmanın verdiği yaygın sonuçları atlatmak için ilaç tedavisi uyguladığımı biliyoruz. | Open Subtitles | نعم، حسنا، اه، نعلم جميعا أنني أخذ الخطوات المقررة للتغلب على القضايا المشتركة جدا الناجمة عن الحالات القتالية. |
| Bunu atlatmak için makul süre ne kadardır acaba? Bir hafta mı, bir ay mı? | Open Subtitles | كم المدّة التي تكفيني لأتجاوز ذلك، أسبوع، شهر؟ |
| Çünkü o zaman Amber'ı, Sid'in banka kasalarına girmek için gereken arama emrini atlatmak için işe almışım gibi görünürdü. | Open Subtitles | لأنّ ذلك سيجعل الأمر يبدو كما لو أننا كنّا نجند (آمبر)... من أجل التحايل على المذكرة المطلوبة لفتح صناديق ودائع (سيد). |
| Bunu atlatmak için biraz zamana ihtiyacım var. | Open Subtitles | انا سأحتاج لوقت لتجاوز هذه |
| Bu durumu atlatmak için yardıma ihtiyacımız vardı Hunter. Sizi anlıyorum cidden. | Open Subtitles | -احتجنا للمساعدة لتجاوز ذلك الأمر، (هنتر ). |
| Bu sadece en kötüsünü atlatmak için. | Open Subtitles | هذا لتجاوز أسوأه فحسب. |
| Bunu atlatmak için birbirimize ihtiyacımız var. | Open Subtitles | كلانا يحتاج الآخر لتجاوز هذا. |
| -Sahil Güvenliği atlatmak için. | Open Subtitles | لخداع خفر السواحل |
| Ve bunu atlatmak için birbirimize yardım edeceğiz. | Open Subtitles | وسنساعد بعضنا البعض للتغلب على هذا |
| Bunu atlatmak için borca ihtiyacı var. | Open Subtitles | إنها تحتاج قرضاً للتغلب على المشكلة |
| "Bu zor zamanı atlatmak için senin kadar güçlü olmayı dilerdim." | Open Subtitles | كم اتمنى لو املك .قوتكِ لأتجاوز الأمر |
| Çünkü o zaman Amber'ı, Sid'in banka kasalarına girmek için gereken arama emrini atlatmak için işe almışım gibi görünürdü. | Open Subtitles | لأنّ ذلك سيجعل الأمر يبدو كما لو أننا كنّا نجند (آمبر)... من أجل التحايل على المذكرة المطلوبة لفتح صناديق ودائع (سيد). |