Ama bu çok çabuk karıştırıyor ve sarısını da ayırıyor! | Open Subtitles | و لكن هذا يضرب بسرعة جدا كما أنه يفصل أيضا |
Olay ufkuna, "Olay Ufku" diyoruz. Oldukça basit. Çünkü uzayı iki ayrı bölgeye ayırıyor. | Open Subtitles | نسمّي أفق الحدث بذلك الاسم لأنّه يفصل الفضاء إلى منطقتين |
Ancak bu da Hıristiyanlığı, İslamiyeti ve Budizmi pek çok alt kategorilere ayırıyor yani çok ayrıntılı. | TED | ولكن ذلك يقسم المسيحية والإسلام والبوذية إلى العديد من المجموعات الفرعية، والتي كانت شديدة التفصيل. |
Ben buna aldırmıyorum çünkü bu sapı samandan ayırıyor ve hangi insanın özgün ve gerçek olduğunu anlayabiliyorum böylece arkadaş olarak bu insanları seçebiliyorum. | TED | لكن لا بأس بذلك بالنسبة لي، لأنها تفصل ذوي القدرة عمن سواهم وأستطيع أن أجد الاشخاص الغير مزيفين والصادقين وأستطيع اختيار هؤلاء الأشخاص كأصدقاء. |
Bir şey, Depoyu, kalbinden ayırıyor. | Open Subtitles | يمزّق أحدهم المستودع إلى أشلاء من داخل قلبه. |
Tıknaz, saçını ortadan ikiye ayırıyor. | Open Subtitles | بدين، يفرق شعره من النصف |
Evet. Kasları ayırıyor. Kas ya gelişiyor ya da ölüyor. | Open Subtitles | أجل، يقوم بعزل العضل، يجب أن ينمو العضل أو يموت. |
Darbe, kabuğu iki parçaya ayırıyor. | Open Subtitles | التصادم يفصل صدفة السلحفاة إلى قسمين مثل فتح الجفن |
Başka hangi sebeple plazmayı kandan ayırıyor olabilir? | Open Subtitles | ما السبب الاخر الذي يجعله يفصل البلازما عن الدماء؟ |
Bu buzlu zirvelerden oluşan sıradağlar... batının antik ormanıyla doğunun savanlarını ayırıyor. | Open Subtitles | تشكّل هذه القمم المجمّدة الآن الجزء الحاجز الضخم الّذي يفصل الادغال القديمة في الغرب عن السافانا في الشرق. |
Bu soru gerçekten erkekleri çocuklardan ayırıyor. | Open Subtitles | هذا حقا يفصل الرجال عن الصبيان |
- Kapsülü komuta modülünden ayırıyor. | Open Subtitles | يفصل الغرفة القمرية عن مقصورة القيادة. |
Bir duvar eski Nuremberg'i yenisinden ayırıyor. | Open Subtitles | ثمّـة جدار يفصل بين قطاعي (نورمبرج) القديم والجديد |
Yalnızca zayıf bir su onları ayırıyor. | Open Subtitles | فقط , شريط رفيع من الماء هو ما يقسم بينهم |
Douve Nehri kıyıyı ikiye ayırıyor, kod adı Utah, burada ve Omaha, burada. | Open Subtitles | مصبّ نهر دوف يقسم رأسيجسرساحليّين،الرمزالسّرييوتاه، هنا... وأوماها، هنا... . |
Bu iki arabayı sadece santimler ayırıyor. | Open Subtitles | فقط عدة بوصات تفصل بين هاتين السيارتين |
Ama kadın kendini ortaklarından ayırıyor. | Open Subtitles | لكن المرأة تفصل نفسها عن شركائها |
Bir şey, Depoyu, kalbinden ayırıyor. | Open Subtitles | يمزّق أحدهم المستودع إلى أشلاء من داخل قلبه. |
Çarpışma direkt parçalara ayırıyor. | Open Subtitles | التأثير يقطعهم في لحظة واحدة إلى أشلاء |
Tıknaz, saçını ortadan ikiye ayırıyor. | Open Subtitles | بدين، يفرق شعره من النصف |
İşte o bunu yapıyor, kadınları birbirinden ayırıyor. | Open Subtitles | هذا ما يفعله، يفرق النساء |
İnsanları dışa kapalı ekonomik ve arazi kullanımlı bölgelere ayırıyor. | TED | فيقوم بعزل البشر في مقاطعات اقتصادية وتجمعات سكنية واجتماعية. |
Seni dünyanın en iyi dövüşçüsü olarak ondan ayırıyor. | Open Subtitles | وهذا الذى جعلك تتربع على عرش العالم كأعظم مقاتل |