| aydınlanmak için kendilerine türlü eziyetler yapan dervişler. | Open Subtitles | السادة الزاهدون يتّجهون إلى أفعال تعذيب ذاتي لإنجاز التنوير. |
| Biz aydınlanmak, Nirvana'ya ulaşmak için burada değiliz. | Open Subtitles | نحن لسنا هنا للوصول الى التنوير للعثور على السعادة القصوى |
| aydınlanmak için buraya gelmiş bir sürü kişi görüyorum dostum. | Open Subtitles | يا رجل، أرى الكل يتسارع إلى الطريق التنوير |
| Buraya aydınlanmak için geldik. | Open Subtitles | تم إخبارنا أن نأتي هنا لننشد التنوير |
| Bu sonsuzluğa yol göstermek ve aydınlanmak anlamına geliyor. | Open Subtitles | "وهذا ما يقود للخلود، وإن الإلمام بالخلود يعني التنوير" |
| Buda, Bodhi ağacının altına oturduğunda aydınlanmak için doğuya bakmış. | Open Subtitles | عندما جلس (بوذا) تحت شجرة "بودي"، نظر إلى الشرق بغرض التنوير. |
| Wukong, aydınlanmak ciddi bir şeydir etrafta gezme etrafta gezen sensin saçmalıyorsun saçmalıyormuyum? | Open Subtitles | يا (وكونج) , التنوير شيء رسمي لا تتجول هنا أنتَ من يتجول في الأنحاء |
| aydınlanmak, gerçeği bilmektir. | Open Subtitles | التنوير هو معرفة الحقيقة |