Bütün arazi tarama ışıklarıyla ve flaşlarla aydınlatılmış durumda. | Open Subtitles | والمنطقة مضاءة بإتّقادٍ عجيب بواسطة الكشافات وفلاشات الكاميرات |
Arkadaşınızın aydınlatılmış ve polisin olduğu bir yerde öldürülmesi katilin büyük olasılıkla kampüsten olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | قتلت في منطقة مضاءة جيدة و بوجود الشرطة يشير الى ان القاتل غالبا جزء من الحرم |
Ateş yolunun sonunda aydınlatılmış bir alan görüyorum. Bu sen misin? | Open Subtitles | أرى منطقة مضاءة عبر الطريق أهذا أنت |
Ve sonra Müslüman vakıflardan uyarılar duyuyor, görüyor ve okuyordum: "Tetikte olun," "Uyanık olun," "İyi aydınlatılmış yerlerde kalın," "Bir araya gelmeyin." | TED | ثم كنت أسمع وأرى وأقرأ تحذيرات من منظمات وطنية مسلمة تقول أشياء مثل، "كن حذرًا،" "ترقب،" "كن في أماكن مضاءة جيدًا،" "لا تتجمهر." |
Neon ile arkadan aydınlatılmış preslenmiş baskı. | TED | مندمج مع خطوط مضاءة بالنيون |
Söyle hadi. Le Chateau'nun arkasında mumlarla aydınlatılmış bir masa mı? | Open Subtitles | لنقل، طاولة مضاءة بالشموع مجدداً في مطعم (لو شاتو) ؟ |
Yarı aydınlatılmış bir bölge. | Open Subtitles | انها منطقة عامة شبه مضاءة |