"aydınlatıyor" - Translation from Turkish to Arabic

    • تضيء
        
    • تنير
        
    • تُنير
        
    • تضىء
        
    • يضيء
        
    • ويُنير
        
    Ancak fenerin ümit verici ışığı bu sahneyi gerçekten de aydınlatıyor mu? TED لكن هل تضيء شعلة الأمل من فانوسها المشهد حقًا؟
    Yukarılarda bir uzay gemisi var Londra'yı bir Noel ağacı gibi aydınlatıyor. Open Subtitles إسمع هناك سفينة بالأعلى تضيء لندن مثل شجرة عيد الميلاد
    Evren oluştuğunda doğdu, insanlığı ısıttı, ona ışık verdi, renkli ışınlar, titrek alevleri aydınlatıyor, parlak, güçlü ve göz alıcı. TED فقد وُلد عندما تم تشكيل الكون، البشرية الرقيقة، أعطته الضوء، وأشعة ملونة تنير وميض جمرة براقة وقوية ورائعة.
    Gezegenimizin güney ucunda, ateşten kurdeleler kış göklerini aydınlatıyor. Open Subtitles فيالطرفالجنوبيمنكوكبنا، فإن أوشحة نارية تنير سموات الشتاء.
    Güneş donuk hâldeki dev okyanusu aydınlatıyor. Open Subtitles والشمس تُنير محيطاً ،عملاقاً متجمداً
    Sırf gülüşün burayı aydınlatıyor diye. Open Subtitles فقط من أجل إبتسامتك التى تضىء المكان
    Bizim tarafa bakmaması hariç. Sadece grafitiyi aydınlatıyor. Open Subtitles غير أنه ليس مواجهاً لنا فقط يضيء الرسومات بالخزان
    Ona bakmak günümü aydınlatıyor. Open Subtitles ويُنير يومي ببساطة النظر إليها
    Süper ısıtıImış bir gaz topu Dünya'mızı 4.6 milyar yıldır aydınlatıyor ve yeryüzündeki tüm yaşama hükmediyor. Open Subtitles إنها كرة غازية بالغة السخونة ظلّت تضيء نظامنا الشمسي لـ4.6 بليون عام
    Projektörler burada, burada ve burada. Meydanın çoğunu aydınlatıyor. Open Subtitles توجد أعمدة إنارة هنا ، وهنا إنها تضيء معظم الساحة
    O güzel ve bulaşıcı gülümsemen odayı aydınlatıyor. Open Subtitles لديك تلك الابتسامة ... التي تضيء الغرفة و تلك الضحكة ...
    Gülümsemesi dünyayı aydınlatıyor. Open Subtitles ابتسامته تضيء العالم
    Güneş dünyayı aydınlatıyor. Open Subtitles الشمس تضيء الأرض.
    İşte bu yüzden, en yakınlarımın ve en sevdiklerimin girebileceği yatak odamı aydınlatıyor ya. Open Subtitles ..ولهذا هي تنير غرفة نومي حيث أقرب وأعز من أحب مسموح لهم
    Sokakta yürüyorum ve bir güneş ışığı hüzmesi belli bir şekilde kaldırımı aydınlatıyor... ve... ve ağlamak istiyorum... ve bir saniye sonra geçiyor. Open Subtitles ... أمشي وحيده في الشارع الأضواء تنير الرصيف بطريقه معينه و...
    Hem olduğunuz yeri, hem de geleceğinizi aydınlatıyor. Open Subtitles تنير لكم حياتكم في اي مكان تذهبون له
    Yine de ışığı çevresindekileri aydınlatıyor. Open Subtitles لكنها تنير لكل شخص بجوارها
    Güneş donuk hâldeki dev okyanusu aydınlatıyor. Open Subtitles والشمس تُنير محيطاً ،عملاقاً متجمداً
    Sırf gülüşün burayı aydınlatıyor diye. Open Subtitles فقط من أجل إبتسامتك التى تضىء المكان
    Yeryüzünden 160 kilometre yukarıda Aurora gökyüzünü aydınlatıyor. Open Subtitles على علو 160 كيلومتر فوق الأرض، يضيء الشفق القطبي السماء

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more