Ancak, hela ya da sifonlu tuvaletler, hastalıkları sadece temiz su kaynağı kullanmaya göre iki kat fazla azaltıyor. | TED | ولكن المرحاض المتواضع، أو المرحاض الدافق يقلل من المرض بمقدار ضعف ما ستنفقه على الماء النظيف. |
Erkeklerdeki testosteron oksitosinin etkilerini azaltıyor. | TED | هرمون تستوستيرون الذي ينتجه الرجال يقلل عمل الأوكسيتوسين. |
Odaya oksijen veriyor, düşünmemi sağlıyor stresi azaltıyor. İhtiyaçları da basit. | Open Subtitles | يملىء الغرفة بالأكسجين, يساعد على التفكير يخفف من الإجهاد, آحتيجات بسيطة |
Kızıyla olan sorunlarını unutmasına yardımcı oluyor ve aşk acısını azaltıyor. | Open Subtitles | .... ذلك يساعدها على نسيان مشاكلها مع بنتها و يخفف حزنها |
Stres ve aklını vermeme gibi şeyler gücünü azaltıyor. | TED | وأشياء مثل الضغط العصبي وشرود الذهن تقلل من قوته. |
Seyahat zamanlarını azaltıyor, erişimlerini iyleştiriyor ve de ekonomik oluyor. | TED | وهذا من شأنه تقليل مدة سفرهم وتحسين إمكانية حصولهم على الرعاية، وتوفير المال. |
Az önce okudum, kan akışını hızlandırmak stresi azaltıyor ve sperm üretimini artırıyormuş . | Open Subtitles | لقد قرأت أن تدوير الدم يخفض التوتر ويزيد من الإنتاجية |
Ne zaman yerleştirdiğini bilmek de seçenekleri azaltıyor. | Open Subtitles | معرفة أنها رُكّبت فإن ذلك يضيّق الطريق إليها |
Kan testine olan ihtiyacı büyük ölçüde azaltıyor ve 7/24 çalışıyor, ön-ayarlı sıklıklarda veri toplayıp analiz ediyor. | TED | إنه يقلل بشكل كبير الحاجة لفحص الدم ويعمل على مدار الساعة ويجمع البيانات ويحللها في فترات محددة مسبقًا. |
Bu ters çevrilmiş biçim ilkbahar ve yaz mevsimlerinde güneşe maruz kalan yüzey alanını azaltıyor. | TED | الشكل المقلوب يقلل من كمية المساحة المكشوفة للشمس في فصلي الربيع والصيف. |
Ve tabii ki, elektrik üretiyor, binanın enerji ayak izini azaltıyor. | TED | وبالطبع، تنتج الكهرباء، مما يقلل من طبعة الطاقة الخاصة بالمبنى. |
İkinci dosya, masrafları azaltmak için... hava düzenleyicilerinin kapasitelerini azaltıyor. | Open Subtitles | الوثيقة الثانية يقلل من جودة الهواء لخفض التكاليف. |
Bizim neokapitalist toplumumuz, resmi tutumlardaki dinsel düzenlemelerle... sosyalist alternatifleri azaltıyor. | Open Subtitles | مجتمعنا الرأس المالي الحالي يقلل البدائل الأشتراكية لأي تسويات غير مادية للسلوك الرسمي. |
Bu stratejiyle, hem enerjisini koruyor hem de yaralanma riskini azaltıyor. | Open Subtitles | هذه الإستراتيجية تحفظ الطاقة وقد يقلل من خطر الجروح للقرش |
Odaya oksijen veriyor, düşünmemi sağlıyor stresi azaltıyor. İhtiyaçları da basit. | Open Subtitles | يملىء الغرفة بالأكسجين , يساعد على التفكير يخفف من الإجهاد , آحتيجات بسيطة |
Yüksek dozlularla baş etmeni kolaylaştırıyor. Ayrıca acıyı da azaltıyor. | Open Subtitles | يسهّل الأمر للإقلاع عن أقوى المخدرات كما أنه يخفف من حدة الألم |
O da teoride alışverişteki sahtekarlık riskini azaltıyor. | Open Subtitles | بحيث من الناحية النظرية تقلل من خطر الإحتيال في نقط الشراء. |
- Aşırı düşük sıcaklık. - Virüsün etkisini azaltıyor. | Open Subtitles | درجات حرارة شديدة البرودة تقلل تأثيرات الفايروس |
Bu ilaç sınıflardaki soytarılıkları yüzde 44 oranında azaltıyor. | Open Subtitles | هذه الحبوب تقلل ميل الطفل للهرج %والمرج داخل الصف بنسبة 44 |
İhtimalleri arttırıp, hafıza kaybı ihtimalini azaltıyor. | Open Subtitles | لانه يزيد احتمالات تقليل حالات فقدان الذاكرة |
Daha fazla insan daha az arabayla şehirde dolaşarak yollarda arabaları azaltıyor. | TED | المزيد من الناس يتحركون حول المدينة في عدد أقل من السيارات ، تقليل عدد السيارات في الطريق . |
Bir şeyler ısıyı azaltıyor mu ne? | Open Subtitles | شئ ما يخفض من درجة الحرارة |
Bu seçenekleri bayağı azaltıyor. | Open Subtitles | هذا فعلًا يضيّق القائمة. |