Tabi pek çok çevreci büyümenin iyi olduğunu söylemez, çünkü, lügatımızda, asfalt aslında iki kelimeden oluşur: suç atmak. | TED | بعض خبراء البيئة الآن لا يقرّرون أن النمو جيد. لأن، في معجمنا، الأسفلت هو عبارة عن كلمتين: وضع اللوم. |
Ve bu büyümenin çoğu çok büyük bir ormansızlaştırmaya mal olacak. | TED | ومعظم هذا النمو في الإنتاج يأتي على حساب التدمير المتزايد للغابات. |
Ve işte bu yüzden büyümenin durması merkezi konumdaki konudur ve kendimizi hazırlamamız gereken olaydır. | TED | ولذلك فإن نهاية النمو هو المشكلة الأساسية والحدث الذي نحتاج إلى التحضير له. |
büyümenin bir parçası da kendi kararlarını vermek ve sonuçlarına katlanmaktır. | Open Subtitles | جزء من النضوج هو أن تتخذ قراراتك و تتعايش مع العواقب |
O nüfus seviyesinde, gezegenimiz büyümenin limitleri ile başa çıkmaya çalışacak. | TED | وعند هذا الحد من التعداد السكاني, سوف يتعامل كوكبنا مع محددات للنمو. |
O benim 6 yıl önce yaptığım bir tahmin, yani büyümenin %1.3'e kadar düşeceği. | TED | هذا توقع وضعته قبل ست سنوات أن النمو سوف يبطئ بنسبة 1.3 في المائة. |
Bizlerden bazıları, kapitalist ekonomide büyümenin ve zenginliğin kaynağını oluşturan orta sınıfı bize hatırlattığı için oldu. | TED | أنه حدث بسبب تذكر مجموعة منا الطبقة المتوسطة التي تعد مصدر النمو والرخاء في الاقتصاديات الرأسمالية |
Görüyoruz ki geçen yıl, Çin, çevresel işlerde küresel büyümenin yüzde 30'undan sorumluydu. | TED | في العام الماضي، كانت الصين مسؤولة عن 30 بالمئة من النمو العالمي في الوظائف الخضراء. |
Ekonomik büyümenin hızlanması bile, sadece büyük yatları ve aşırı zenginliği artırıyor fakat diğerlerini geride bırakıyorsa, hedeflerimize ulaşamayız. | TED | حتى طوفان جارف من النمو الاقتصادي لن يحقّق لنا ذلك، إن كان يزيد عدد اليخوت وفائقي الثراء ويترك الباقي خلفه. |
İkincisi, büyümenin, insan nüfusunu destekleyen mal ve hizmetleri bizlere sağlayan toprağa zarar vermeyecek şekilde gerçekleşmesi gerekiyor. | TED | وثانياً على هذا النمو أن يحصل بطريقة لا تضر الأرض التي تؤمن لنا البضائع والخدمات التي تدعم السكان من البشر. |
2050 yılına kadar 9 ila 10 milyar arasında olacağı tahmin edilmektedir. Bu büyümenin çoğu Afrika'da olacaktır. | TED | ومن المخمن بأننا في عام 2050، سنكون بين 9 و 10 مليارات من السكان، وسيكون الحجم الأكبر لهذا النمو في إفريقيا |
Ama ben bugün size ekonomik büyümenin dünya üzerindeki milyonlarca insanın hayat standartlarındaki değişmelerin bel kemiği olduğunu söylemek için buradayım. | TED | ولكنني هنا اليوم لأُخبركم بأن النمو الإقتصادي كان العمود الفقري للتغييرات على مستوى المعيشة للملايين من الناس في جميع أنحاء العالم. |
Ekonomik büyümenin kapitalizme ihtiyacı var, ama düzgün işleyen bir kapitalizme. | TED | يرتبط النمو الإقتصادي بالرأسماية، وهذا الارتباط يجب أن يسيربشكل صحيح. |
Son olarak, ideolojinin büyümenin düşmanı olduğunu iyi anlamalıyız. | TED | في نهاية المطاف، ينبغي أن نفهم أن العقائدية هي عدوّ النمو. |
Eğer büyümenin tarihine bakarsak, büyük büyüme dönemleri hep büyük üretim devrimleri tarafından beslenmiştir. | TED | عندما نلقي نظرة على تاريخ النمو أوقات النمو الكبيرة دائمًا ما كانت تُدعم عن طريق الثورات التصنيعية الكبيرة |
büyümenin bir parçası da kendi kararlarını vermek ve sonuçlarına katlanmaktır. | Open Subtitles | جزء من النضوج هو أن تتخذ قراراتك و تتعايش مع العواقب |
Hayır ama başa çıktım çünkü büyümenin bir yolu bu. | Open Subtitles | لكنني استطعت التعامل مع ذالك لان ذالك جزء من النضوج |
Bana gelince, büyümenin, yaşlanmayla gerçekleşeceğini düşünmüştüm, aslında seçmemiz gereken bir şeymiş. | Open Subtitles | بالنسبة لي, دائما كنت أظن أن النضوج يحدث تلقائيا مع التقدم في العمر لكنه في الحقيقة هو شيء يجب أن تقرر أن تعمله |
Bence, ekonomik büyümenin geleneksel modellerinin bizim çalışmasını istediğimiz şekilde çalışmadığı çok açık. | TED | أعتقد بأنه تماما نفس حالة النماذج التقليدية المعتمدة للنمو الإقتصادي والتي لا تعمل مثلما توقعنا. |
Kurzweilian deyişiyle ekonomik büyümenin depresif eşeği gibiyim. | TED | بل أنا طبقا لرأي كورزويل نموذج للنظرة المتشائمة للنمو الإقتصادي |
Kendi kararlarımı vermenin büyümenin bir parçası olduğunu biliyorum ama ayrıca babamın bunlar üzerine söyleyecek şeyleri olduğunu da biliyorum. | Open Subtitles | أعلم أن جزء من النضج هو اتخاذ خياراتي بنفسيّ لكنني أيضاً أظن أن والديّ سيكون له منظور جيد على كل هذا |
Babanın yanında büyümenin kolay bir şey olmadığının farkındayım. | Open Subtitles | أعلم أن نشأتك مع والدك لم تكن أمراً هيناً، لكن انظر.. |
Ama bizim için büyümenin tek yolu korkularımızla yüzleşip önümüze bakmak. | Open Subtitles | ولكن الطريقه الوحيده لنا لكي ننضج هي بمواجهة مخاوفنا والمضي قدماً |
Babasız büyümenin zor olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | ومن الصعب أن تكبري بدون والدكِ |