Bu günlerde, sanki İslamofobi sosyal olarak kabul edilebilen bir bağnazlık gibi. | TED | في هذه الأيام، الخوف من المسلمين هو أحد أشكال التعصب المقبولة اجتماعيًا. |
Çok zaman harcadım, pek çok zaman harcadım bağnazlık ve ırkçılığı... bu şubenin dışında tutmak için. | Open Subtitles | كنت تنفق الكثير من وقتي ، الكثير من وقتي ، في محاولة للحفاظ على التعصب والعنصرية للخروج من هذه الدائرة. |
bağnazlık bir şeyler eklediğimizde sıkıcı oluyor. | Open Subtitles | التعصب الأعمى ممل عندما تضيف أمورا معدلة |
Bu ise bir başka insanın.. çektiği acıdan diğerlerinin haz alması ile ilgili bir tür bağnazlık. | Open Subtitles | الذي يسمح لنا أن نتلذذ في الألم للآخرين ويمكن أن يجعلنا مدمنين على التعصب الأعمى. |
bağnazlık insanlar arasında eskiden beri yaygın. | Open Subtitles | التعصب الأعمى قديم كقدم المجتمع الإنساني. |
Ancak bağnazlık sadece doğuştan gelmez. | Open Subtitles | ولكن التعصب الأعمى ليس فقط حول ظروف الولادة الخاصة بك. |
bağnazlık sorunu devlet ya da kanunlarla aşılamaz. | Open Subtitles | الحلّ إلى التعصب لا يبدأُ مع الحكومات والقوانين. |
bağnazlık ve cahillik dışlayan ve tepeden bakan küreselleşmenin çirkin yüzleridir." | TED | التعصب الأعمى والجهل هما الوجه القبيح للعولمة الإقصائية والعدائية." |
Bu empati ve gururu beslemenin dünyayı daha naif ve eşit bir yer haline getireceğini ve dünyamızı çürüten bağnazlık ve nefrete karşı mücadele edeceğini düşünüyorum. | TED | أعتقد أن تعزيز الثقة بالنفس والتعاطف سيجعل العالم مكاناً أكثر لطفاً وأكثر مساواةً وعدلا، من شأنه محاربة التعصب والكراهية التي تفشت سمومهما في عالمنا. |
Din, çoğu zaman bir bağnazlık ve zalimlik maskesi taşıyordu. | Open Subtitles | -والدين غالبا ما يرتدي قناع التعصب والقسوة |
Bu yüzden dağılmış ailelerde büyüyen ve kendilerine bağnazlık yapan ya da baskıcı davranan ebeveynleri olan kişileri araştırın. | Open Subtitles | لذلك ركزوا على الرجال الذين ترعرعوا في منازل مفككة و عانوا من وصاية والد متسلط و كذلك من كانوا ضحية التعصب الديني او التنمر |
İki taraf da savaş istedi, iki taraf da savaşmak için bağnazlık alevini ateşledi ve nihayetinde az kalsın elimizdeki tek yaşanabilir gezegeni yok ediyorduk. | Open Subtitles | أراد الجانبان الحرب كلا الجانبين هوي نيران التعصب للحصول عليه وفي النهاية دمرنا تقريبا الكوكب الوحيد الصالح للسكن الذي لدينا |
"Yalanlar, kaygılar, bağnazlık ve cehalet..." | Open Subtitles | "والأكاذيب, الابتلاءات التعصب الأعمى والجهل..." |
Bana bağnazlık konusunda esalı bir ders verdi.. | Open Subtitles | لقد علمنى درسا عميق عن التعصب |
bağnazlık, komik bir şey değildir. | Open Subtitles | التعصب ليس مادة للضحك |
bağnazlık bir vatanseverlik türü haline geldiği an Amerika, Amerika olmaktan çıkar. | Open Subtitles | اللحظة التي يصبح بها التعصب الأعمى نوعاً من الوطنية (أمريكا) لن تبقى (أمريكا) |
"Bu senin cehalet, bağnazlık ve şiddetten uzak durma özgürlüğün." | Open Subtitles | التعصب والعنف. |