Mucizevi şey ise bunu başarmak için daha çok para harcamanız gerekmiyor. | TED | الشيء المذهل هو: ليس عليك أن تنفق المزيد من المال لتحقيق ذلك. |
Ortak bir amacı başarmak için birbirine bağlı olan sabit, sınırlı, makulen az kişiden oluşan grup. | TED | ألا وهو مجموعة صغيرة مستقرة من الأشخاص المتوازنين والمترابطين يسعون لتحقيق نتيجة مشتركة. |
Dünya'nın dört bir yanından binlerce insan küresel bir ilki başarmak için toplandılar: İlk kitlesel fonlu hastaneyi inşa ettik. | TED | تداعى الآلاف من حول العالم لإنجاز ما سيكون الأول عالميا: بنينا أول مستشفى على الإطلاق يبنى بالتمويل الجماعي. |
Çalışmalıyız, çalışmalıyız Bunu başarmak için | Open Subtitles | علينا العمل , العمل على إنجاح هذا الأمر |
Yanıldıklarını söyledim, başarmak için bir şansa ihtiyacın olduğunu söylüyorum. | Open Subtitles | قُلتُ بأنّهم كَانوا خاطئون ، قُلتُ أنك تحتاج فقط فرصة للنجاح |
Bunu başarmak için neden kimyasallar içtiğime emin değilim. | Open Subtitles | "لم أفهم لماذا علي أن أشرب محاليل كيميائية لأحقق ذلك" |
- başarmak için uğraş vermeye inandığım için. - Zor bir yıl geçirmişsiniz, bayan. | Open Subtitles | و أؤمن بما يحاول تحقيقه أتشعرين بصرامتك يا سيدتى ؟ |
Ama bugün değişim zamanı ve bunu başarmak için bazı zor kararlar almalı ve ekibe yeni insanlar katmalıyız. | Open Subtitles | ولكن آن الأوآن لنا لنتظور وللوصول لهذا، كان علّينا إتخاذ قرارتٍ صعبة |
İnsan hakları amaçtır, fakat gelişmeyi başarmak için güçlü bir şey değildir. | TED | حقوق الأنسان هي هدف و لكنها ليست وسيلة قوية لتحقيق التطور و التقدم. |
M ve Grup önermesi ile ilgili, hiçbir şey bilmiyorduk... ...ama sorun değil, başarmak için elimizden geleni yapacaktık. | TED | والحقيقه أننا لا نعرف أي شئ بخصوص إم أند كمبني ، ولكن نحن في طريقنا لتحقيق ذلك على أي حال. |
Hayatımın son 20 yılında bunu başarmak için bir yol bulmaya çalıştım. | TED | إيجاد طريقة لتحقيق ذلك هو ما كنت أعمل عليه طوال العشرين عامًا الماضية من حياتي. |
Doğru olanı başarmak için zor olanı yapmayı istemek olarak tanımlamaya ne dersiniz? | TED | لما لا نحاول تعريف الكمال بأنه الاستعداد للقيام بما يتطلبه الأمر لتحقيق ما هو صواب؟ |
Bunu başarmak için virüsler konak seçtikleri türlere özel ilişkiler geliştirmişlerdir. | TED | لتحقيق هذه المَهمَّة، طَوَّرت الفيروسات تفاعلات معينة مع أنواع عوائلهم. |
Tüm bunları başarmak için Christophe zorunlu çalışma başlattı ve otoritesini güçlendirmek için 1811'de kendisini kral olarak taçlandırdı. | TED | لتحقيق كل هذا، كرَّس كريستوف نظامًا للعمل الإلزامي ولترسيخ سلطته، فقد نصَّب نفسه ملكًا في عام 1811. |
Bazen başarmak için daha çok zaman ve emek sarfetmek gerek. Ya JellyBean yaralanırsa? | Open Subtitles | حسناً هذا درسك الأول فأحياناً يتطلب منك وقت طويل ومجهود كبير لإنجاز شئ |
Ve bilmen gereken tek şey, buradan çıkmama izin verilmezse başarmak için uğraştığınız her şeyin yok olacağı. | Open Subtitles | وكلّ تحتاج لمعرفة الآن ذلك إذا لست مسموح للترك، كلّ شيء عملت لإنجاز سيكون مفقود. |
Çalışmalıyız, çalışmalıyız Bunu başarmak için | Open Subtitles | علينا العمل , العمل على إنجاح هذا الأمر |
Çalışmalıyız, çalışmalıyız Bunu başarmak için | Open Subtitles | علينا العمل , العمل على إنجاح هذا الأمر |
Görevimi başarmak için ne gerekiyorsa yapacağım. | Open Subtitles | سأفعل كل ما هو ضروري للنجاح في مهمتي |
Yani bunu başarmak için 20 yılım var. | Open Subtitles | مما يعني أن لدي 20 سنة لأحقق ذلك |
Bugün olan her şey başarmak için savaştığımız her şey onun için herhangi bir şeyden ya da herhangi birinden daha önemli. | Open Subtitles | كا ما يحدث اليوم, كل ما كنا نحارب من أجل تحقيقه أكثر أهمية بالنسبة له من أي شيء اخر |
Ama bugün değişim zamanı ve bunu başarmak için bazı zor kararlar almalı ve ekibe yeni insanlar katmalıyız. | Open Subtitles | ولكن آن الأوآن لنا للتطور وللوصول لهذا، كان علّينا إتخاذ قرارتٍ صعبة |
başarmak için herşeyi vereceksin. | Open Subtitles | أنك ستقدم أي شيء لكي تحقق النجاح مرة أخري. |
Çünkü bir sürüsel senaryo içinde başarmak için bu gerekli. | TED | لأن الأمر في الواقع يتطلب النجاح في سيناريو معين لذكاء السرب. |