Nedenini bilmiyorum ama, gelip seninle konuşmak için bir bahaneye ihtiyacım varmış gibi geldi. | Open Subtitles | لا أعرف لماذا، لكنني شعرت أنني بحاجة لعذر لآتي وأتحدث معك |
Bunun için bir bahaneye ihtiyacın var. Ama kanser bir abartı oldu. | Open Subtitles | تحتاج لعذر السرطان قد يكون مبالغة بالأمر |
Seni oryantasyonda görmüştüm ve seninle tanışmak için bir bahaneye ihtiyacım vardı. | Open Subtitles | لقد رأيتك في حفل الطلاب الجدد واحتجت لعذر حتى أقابلك |
Tamam, sevinmedim ama bunun için minnettarım. Gerçek şu ki, eve dönmek için bahaneye bakıyordum. | Open Subtitles | حسنٌ، ليستُ مسرورة، بل ممتنة الحقيّقة، كنت أبحث عن أيّة عذر للعودة للوطن |
bahaneye yer yok, hiç yer yok... | Open Subtitles | أعني، ليس هناك عذر لا عذر على الإطلاق ـ ـ ـ |
Bu arada Dalton Binbaşım, senin defterini dürmek için bahaneye bakıyorum. | Open Subtitles | أوه، اللواء دالتون، تعلمين أني ابحث عن ذريعة للحصول على بعض الغبار على حذائي. |
Umarım sahiden sarhoşsundur. Çünkü özür dilerken bir bahaneye ihtiyacın olacak. | Open Subtitles | آمل أنكِ ثملة للغاية؛ لأنكِ ستحتاجين لعذر. |
Aniden eşimi görmek için bahaneye gerek mi var? | Open Subtitles | هل أحتاج لعذر لأرى زوجتي فجأة ؟ |
Bahane mi? Ne zamandan beri bahaneye ihtiyaç duyuyorsun? O çocuk sana tapıyor. | Open Subtitles | عذر، منذ متى تحتاج لعذر لدخول منزلهم؟ |
Oradan çıkman için bir bahaneye ihtiyacın olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | ـ ظننت انك بحاجة لعذر ما للخروج من هناك |
Yapmak için bahaneye ihtiyacı yok gerçi. | Open Subtitles | إنها لا تحتاج لعذر كبير لفعل هذا |
Clark, artık birlikte olmadığımızın farkındayım.... ...fakat beni gelip görmen için, herhangi bir bahaneye ihtiyacın yok. | Open Subtitles | (كلارك) أعرف أننا لم نعد معاً ولكنك لاتحتاج لعذر لكي تأتي لرؤيتي |
bahaneye ihtiyacım yok. | Open Subtitles | نعم لا أحتاج لعذر |
Evet, çok büyük bir bahaneye ihtiyacın olurdu. | Open Subtitles | نعم,أنتِ بحاجة لعذر كبير |
Onların bahaneye ihtiyacı yok. Zaten öldürecekler. | Open Subtitles | هُم لا يحتاجون لأىّ عذر سيقتلونها على أيّة حال |
Gerçi altı haftalık ılık yağmurlardan ibaret İngiltere yazından kaçmak için bahaneye lüzum yok. | Open Subtitles | لكن المرء لا يحتاج إلى عذر للفرار من الصيف الإنكليزي الماطر |
Çiftlik işlerinden kaçmak ve Sally'nin yerinde kafayı çekmek için bahaneye bakıyor. | Open Subtitles | أي عذر للتنصل من العمل و تأمل ما بداخل سالي شل من كيدلي. |
Söylediğin son bahaneye inandıklarını sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أنه صدق آخر عذر منك ماذا كان ؟ |
Mutfakta fazladan zaman geçirmek için her bahaneye varım. | Open Subtitles | أيّ عذر للصَرْف a وقت شيء قليل إضافي في المطبخِ. |
Güzel. Alışveriş için bahanem Sanki bahaneye ihtiyacım var da. | Open Subtitles | ممتاز ،، عذر للتسوق كأنني أحتاج عذر. |
Öyleyse, bahaneye neden ihtiyacın var? | Open Subtitles | لذا، ماذا كنت في حاجة إلى ذريعة ل؟ |
Çiftler terapisinden kurtulmak için bir bahaneye ihtiyacım vardı. | Open Subtitles | انا في حاجة إلى ذريعة للتخلّص من اختبار الزواج . |