Ben seni sadece evlerin içini dekore eden biri olarak görmüyorum. Sen banliyölerdeki küçük evlerin dışında malikaneleri ve otelleri de dekore edebilecek yeteneğe sahipsin. | Open Subtitles | لأني أرى فيك أكثر من مجرد مصممة لشقة في الضواحي |
Yerel polis banliyölerdeki bir alışveriş merkezinin arkasındaki arazide insan kalıntıları olduğunu söyleyen isimsiz bir arama almış. | Open Subtitles | تلقت الشرطة المحلية اتصالاً مجهولاً يقول بأن هناك بقايا بشرية في حقل خلف مركز للتسوق خارج المدينة في الضواحي |
"Ama banliyölerdeki suç kişiye özeldir ve psikolojiktir, | Open Subtitles | بينما في الضواحي, فهي حميمة و ذات طابع نفسي |
Bu tür vahşi sayılan, bakımsız kentsel ve kentlerin çevresindeki, banliyölerdeki tarım arazilerindeki doğa dikkatimizi çekmese de, bir millî parktan daha vahşi sayılabilir, çünkü 21. yüzyılda millî parklara büyük özenle bakılmakta. | TED | إذاً هذه الطبيعة، هذا النوع البري، غير المتدخل فيه من طرف وجودنا شبه الحضري، و الزراعي وفي الضواحي الذي يحوم حولنا، هي ربما أكثر برية من حديقة وطنية، لأن الحديقة الوطنية مسيرة بشكل دقيق جداً في القرن 21. |
Kalanları da ertesi gün banliyölerdeki kutulara. | Open Subtitles | والباقي في الضواحي خلال اليوم |
İstatistiksel olarak bunlar banliyölerdeki beyaz çocuklar oral seks yapıyorlar. | Open Subtitles | إحصائياً، الأمر هو إنهم الأولاد البيض من الضواحي يميلون أكثر للجنس الفموي ... السود، اللاتينيون، الآسيويون كلّهم يمارسونه |