Balıkçılar yakalayacak yeterli balık olmadığını görünce o kadar üzüldüler ki kimsenin beklemediği bir şey yaptılar. | TED | كان الصيادون مستائين من قلة أعداد سمك الصيد لدرجة أنهم قاموا بعمل لم يتوقعه أحد. |
Ama bir hata yaptı çünkü bize beklemediği bir şey verdi. | Open Subtitles | لكنه ارتكب غلطة.. لانه اعطانا شيئا لم يتوقعه |
beklemediği şey suçluların da izleyeceğiydi. | Open Subtitles | ما لم يتوقعه كان انها ستسمح بالمجرمين باللحاق بنا |
İngilizleri buradan kovdu ve bu kimsenin beklemediği bir şeydi. | Open Subtitles | لقد أخرج البريطانيين من هنا، ولم يتوقع أحد هذا الأمر. |
Burada Jim'in ölmeden sadece birkaç hafta önceki hali, göreceğini beklemediği doğum günü partisinde. | TED | هاهو جيم فقط بضعة أسابيع قبل وفاته، يحتفل بعيد ميلاد لم يتوقع أن يراه. |
Bu, olacağını kimsenin beklemediği bir trajediydi. Ancak geriye dönüp baktıklarında, tehlike belirtilerini fark ettiler fakat daha önce kimse bu belirtileri anlamamıştı. | TED | كانت هذه مأساة لم يتوقعها أحد، ولكن عندما نظروا إلى الماضي، أدركوا وجود علامات منذرة، غير أنهم لم يفهموا ما رأوه. |
Ateş Gelincikleri birden ortaya çıktı ve bu sezon kimsenin beklemediği bir başarı gösterdi. | Open Subtitles | الصاعدون "الفيريتس" أتو من العدم و قدموا أكثر مما توقعه أي شخص هذا الموسم |
Senden hiç kimsenin bunu beklemediği zamanda, nasıl kahraman olunacağı ile ilgili. | Open Subtitles | تتكلّم عن أن الغدوّ بطلًا أطيَبُ وألذّ حين لا يتوقّع منك البطولةَ أحد. |
Eli David'in öldürülmesi, kimsenin beklemediği kadar büyük politik bir Pandora'nın Kutusu'nu açtı. | Open Subtitles | مقتل ايلاى دافيد قد فتح علينا كابوسا سياسيا والذى كان أكبر مما قد يتوقعه أى أحد |
Beynini direkt olarak bilgi bölümüne bağladık. Kimsenin beklemediği ama çipin yaptığı bir şey. Beynimde olayın sanal bir görüntüsünü yaratıp içinde gezebiliyorum. | Open Subtitles | إنه شيء تفعله الشريحة لم يتوقعه أحد يمكني خلق صورة إفتراضية من حدث في عقلي |
Hanımefendi, beklemediği bir kişiyi yukarı gönderdiğim son seferde, beni idam etmekle tehdit etti. | Open Subtitles | سيدتي, آخر مرة تركت احدهم الذي لم يكن يتوقعه هددني انه سيطردني |
Böylece kimsenin beklemediği tek şeyi yaptım: Yalan söyledim. | Open Subtitles | لذا قمت بالشيء الوحيد الذي لن يتوقعه أحد. |
Ama macerası hiç beklemediği bir şekilde değişti. | Open Subtitles | لكن مغامرته أخذت منعطفاً لم يكن يتوقعه |
Ama katilin beklemediği bir şey vardı: | Open Subtitles | ولكن, هناك شئ واحد لم يكن القاتل يتوقعه , |
Düşmanı şaşırtıp, onu, bizi beklemediği bir yerden vurduğumuzda, en az 3000 mil geri püskürtebilir ve ona kendi topraklarında hücum edene kadar, orada sıkıştırırız. | Open Subtitles | كابتن , لو اننا فاجئنا العدو, امسكنا به من حيث لا يتوقع منا يمكننا ان نجبره على التراجع 3,000 ميل |
Almanların bizi beklemediği yere! | Open Subtitles | بحيث نكون في مكان لا يتوقع الالمان ان نكون به. |
Luke ve Manny'nin takımı playofflardan önceki adıma kadar yükseldi ama kimse bunu beklemediği için tüm sahalar rezerve durumda. | Open Subtitles | فريق لوك و ماني في التصفيات النهائية لكن بما أنه لم يكن أحد يتوقع ذلك فكل الملاعب كانت محجوزة |
Onu hep, kimsenin bulmayı beklemediği yerlerde buluyoruz. | Open Subtitles | نستمر بإكتشافها في أماكن ماكان لأحد أن يتوقع وجودها فيه. |
Belki de gelenleri içeri almak için oraya yürüyüp kalmalarını beklemediği için programı duraklatmıştır. | Open Subtitles | ربما مشى هناك ليسمح لهم بالدخول ثم أوقف البرنامج لأنه لم يكن يتوقع بقاءهم |
Evet, bizler harikayız, ilerlemeye ve hiç kimsenin bizi beklemediği yerlerde olmaya devam edeceğiz. | TED | نعم، نحن رائعون، وسنمضي قدمًا. وسنذهب إلى أماكن لن يتوقعها أحد، نعم. |
İlki, maliyetler kimsenin beklemediği hızda düştü, kalitenin artmasına rağmen ve sabit telefon hattı | TED | الأول: انخفضت التكلفة بسرعة لم يتوقعها أحد، بالرعم من تطور النوعية/الجودة. |
Volge'ların hiç beklemediği türden bir silah yapabiliriz. | Open Subtitles | بحيث حتى الـ(فولك) لا يمكنهم توقعه لكنناسنحترق. |
Onu hiç beklemediği bir şekilde öldürebilirim. | Open Subtitles | يمكنني قتله عندما لا يتوقّع ذلك. |
Onların hiç beklemediği bir şey, tamam mı? | Open Subtitles | سيتحتم علينا القيام بشيء لن يتوقعوه منا، حسناً؟ |