Binadaki kız, Virginia Johnson, beni görüp dedi ki... | Open Subtitles | تلك السيّدة في المبنى, فرجينيا جونسون، رأتني, فقالت |
Alışveriş merkezinde geçirdiğim "zevkli bir sabahtan sonra, Holocaust Müzesi'ne giderken," birden beni görüp görmediğini bilmiyorum. | Open Subtitles | بعد صباح مٌلهم في مركز التجاري كنت في طريقي إلى ... متحف محرقة اليهود لن أعرف أبداً إن كانت رأتني |
Babam yanında oturuyordu, anneme kızmamıştı ve Mandy Stewart diye çok kötü bir kız beni görüp yanıma geldi ve dedi ki "Annen burada çünkü ölmen falan gerekiyormuş." | Open Subtitles | وأبي كان بجانبها، ولم يكن غاضب منها ثم أتت تلك الفتاة اللئيمة التي تُدعى (ماندي ستيوارت) رأتني وقالت لي: |
Öyleyse Palm beni görüp derhal geri mi çekilmişti? | Open Subtitles | "أهذا يعني أنّ (بالم) رأتني مرّة وابتعدت فورًا؟" |