Hayır, hayır. Onunla bu tür şeyleri konuşmak benim işim değil. | Open Subtitles | لا , لا هذه ليست وظيفتي أن أقنعها لفعل أيّ شئ |
İnsanlar durmadan gelip benimle konuşuyor, sorular soruyorlar. Bu benim işim değil. İyi. | Open Subtitles | الناس تأتي و تتحدث إليَّ و تسألني عن أشياء، هذه ليست وظيفتي |
Her dışarı çıktığımızda lanet otu bulmak benim işim değil ki. | Open Subtitles | ليست وظيفتي اللعينة أن أمدكم بالمخدر كلما خرجنا |
benim işim değil ama siz ikiniz arasında bir gerginlik fark ettim. | Open Subtitles | هذا ليس من شأني ولكنني لاحظت .. وجود .. علاقة متوترة بينكما |
Biz ayrıldık, Mel. Sana yardım eli uzatmak benim işim değil. | Open Subtitles | لقد أنفصلنا , ليس من عملي أن أمسك يدك |
Birilerine güvenmek benim işim değil, sen o iş için oradaydın zaten. | Open Subtitles | إنها ليست وظيفتي بأن أثق في أي أحد هذا ما كنت هنا لأجله |
Bunları takip etmek benim işim değil ve kesinlikle pratiğimde bir insanı öldürmek yok. | Open Subtitles | ليست وظيفتي تتبع أماكنهم وبالتأكيد ليس من ممارساتي قتل أحد لذلك |
Evet, sanki şey gibiydi: "Adamım, bu benim işim değil, bu benim işim değil." | Open Subtitles | أجـل، وكنت أقول هذه ليست وظيفتي، هذه ليست وظيفتي |
Çünkü ben bir işçiyim. Banka mevduatları, benim işim değil. | Open Subtitles | هذا لأني مجرد موظف الإيداعات البنكية ليست وظيفتي |
Burada dikilip, 14 farklı çeşit pastayı tatmak benim işim değil. | Open Subtitles | أعني، ليست وظيفتي أن أقف هنا أتذوق 14 نوع من الكعك؟ فهمتني؟ |
Sana bu konuda yardım etmek benim işim değil. | Open Subtitles | إنيّ مُتأسف ، ليست وظيفتي .بأن أساعدُكَ لفعلِ شيءٍ كهذا |
Sen istemediğin sürece onu düzeltmek benim işim değil. | Open Subtitles | ,و ليس من شأني معالجتها بالطبع مالم تطلب مني هذا |
Biliyorum benim işim değil ama siz ikiniz çok yakındınız. | Open Subtitles | أنا أعرف بأن هذا ليس من شأني لكن أنتما الإثنان قريبان جدا |
Ama benim işim değil, değil mi? | Open Subtitles | ولكن على كل حال هذا ليس من شأني أليس كذلك؟ |
Bakın, anlaşmaları ayarlamak benim işim değil. | Open Subtitles | اسمعوا ، ليس من عملي أن أفاوض في الاتفاقات . |
Kapı kapı dolaşmak benim işim değil. | Open Subtitles | ليس لي وظيفة يطرق على الباب. |
Ama maddi sorunlarını halletmek benim işim değil. | Open Subtitles | لكن ليست مهمتي أن أحل مشاكلك المادية |
Kayıp İnsanlar benim işim değil. | Open Subtitles | الأشخاص المفقودين ليسوا من إختصاصى _ |
benim işim değil ama... | Open Subtitles | . .. إنه ليس شأني لكن - لكن ماذا ؟ |
Bu gerçekten benim işim değil. | Open Subtitles | لم يكن ذلك شأني في الواقع |
Bak Karen, nişanlına bir dergide yayınlanacak fotoğraf çekiminde olamayacağını söylemek benim işim değil. | Open Subtitles | اسمعي كارن, ليس من واجبي أن أخبر خطيبك أنه لايمكنه أن يكون في الصور الملتقطه لمجلة ازياء |
Ama şu anda kaybetmesi hakkında endişelenmek benim işim değil. | Open Subtitles | لكن الآن، هذا لَيسَ شغلَي للقَلْق عن خسارته |
Bu bana büyük haksızlık. benim işim değil ki bu. | Open Subtitles | كما تعلم، ذلك ليس عادلاً ذلك ليس عملي |