Şefkatin motivasyon olarak bileşeni daha iyiye ulaşmak için hırs yaratıyor. | TED | المكون التحفيزي للشفقة يخلق الطموح للمصلحة العليا. |
Üçüncü bileşeni ise rezervuarın altında bulunan dijital ışık yansıtma sistemi, morötesi bölgede ışıkla aydınlanıyor. | TED | أما المكون الثالث فهو نظام اسقاط ضوئي رقمي تحت الخزان، يتوهج بضوء فوق بنفسجي. |
Köprüye yaklaştığını gördüğüm anda bileşeni sana vereceğim. | Open Subtitles | .. بمجرد أن أري أنها اقتربت من الجسر حينها سأعطيك القطعة |
Eğer o bileşeni geri alamazsanız generallerim, uygun bir karşılık verme emri aldılar. | Open Subtitles | .. اذا لم تعيد هذه القطعة فإن الجنرالات لديهم تعليمات ببدء رداً بغير إذن |
Bir dahi yaratmak için, sevgi bileşeni, çok büyük önem taşıyan bir bölümdür. | Open Subtitles | مكون ذاك الحب هو مثل جزء كبير من إنجاز أي نوع من العبقرية |
Dairemin kapısına yığıldım ve banyoya emekleyerek gittim ve sorunumun ne olduğunu keşfettim: İlacımın içine en önemli bileşeni koymayı unutmuştum. | TED | لقد وقعت على باب غرفتي .. وزحفت الى الحمام حيث وجدت المشكلة .. لقد نسيت ان اخلط اهم مكون من مكونات دوائي .. |
Kumun en yaygın şeklinin ana bileşeni silisyum dioksittir. | TED | المكون الرئيسي الأكثر شيوعاً لشكل الرمل هو أوكسيد السيليكون. |
Sen kilit bileşeni getirene dek imkansızdı. | Open Subtitles | كان مستحيلا، إلى أن أحضرت لي المكون الرئيسي |
Tamam. San Francisco bayrağının temel bileşeni, 1850'lerdeki yıkıcı yangınlardan sonra şehrin küllerinden doğmasını simgeleyen Anka Kuşu'dur. | TED | المكون الرئيسي لعلم سان فرانسسكو هو طائر العنقاء و الذي يمثل نهوض المدينة من الرماد بعد النيران المدمرة التي إجتاحتها في عام 1850 |
- Son bileşeni karıştırıyorum şimdi. | Open Subtitles | -حسناً، جيد. إنني أقوم بخلط المكون الأخير الآن. حسناً. |
Kaal, panzehirin temel bileşeni hazır. | Open Subtitles | كال، المكون الرئيسي للمضاد جاهز. |
Ve patlayıcı aletin ana bileşeni, saf kara barutmuş. | Open Subtitles | و العبوة الناسفة ، المكون الرئيسي كانت مسحوق أسود نقي . |
Çinlilerin bileşeni aldığını biliyorlar. | Open Subtitles | إنهم يعلمون أن الصينيين لديهم القطعة وهم يهددون بإتخاذ أعمال عسكرية |
Erkek arkadaşının yanına geri dönüyorsun ve onu, bileşeni geri aldığımıza inandırıyorsun. | Open Subtitles | ستعودين إلي صديقكِ وستجعليه يعتقد أنكِ استعدتي القطعة |
Onlara bileşeni vermene izin veremem. | Open Subtitles | لا يمكننى أن أدعك تعطيهم القطعة |
Bauer'ın bileşeni çalmasına izin verdiler, güvenceleri bir değer taşımıyor. | Open Subtitles | لقد تركوا (باور) يسرق القطعة لذا فتعاهداتهم لا تعنى شيئاً |
Çinliler'e bileşeni vermeden Jack Bauer'ı yakalamak. | Open Subtitles | "احضروا "جاك باور قبل أن يعطي القطعة للصينيين |
Basit olarak bir sistem iki bileşenden oluşmaktadır -- bir algı bileşeni ve bir işletim bileşeni. | TED | وهو بالأساس ، نظام مكون من عنصرين عنصر حسي أو أدراكي لبيئته، و عنصر محفز لبيئته |
Genellikle su arıtmada kullanılır ama ayrıca yeni türden bir uyuşturucunun en kilit bileşeni. | Open Subtitles | شائع الاستخدام في معالجة الماء لكنه أيضًا مكون رئيسي في نوع جديد وخطير من المخدرات |
Çalışan hafızanın dört temel bileşeni vardır. | TED | الذاكرة العاملة لها اربعة مكونات اساسية. |
Bir pastanın içindeki her bileşeni biliyor olabilirsiniz, ama sonra oturup yediğinizde, hâlâ haz alırsınız. | TED | يمكنك أن تعرف كل مكونات قطعة من كعكة الشوكولاتة، ومن ثم عند الجلوس وتناول تلك الكعكة، لازال بامكانك تشعر بتلك المتعة. |