| Bu milyar dolarlık karaborsayı işlettiği gibi uyuşturucu ticareti, kara para aklama ve her nasılsa İpek Yolu ile asla ilişkilendirmediğim bir şey olan bilgisayar korsanlığı ile suçlanıyordu. | Open Subtitles | واتهموه بالاتجار في المخدرات وغسيل الأموال وعلى نحو ما تهم قرصنة الكمبيوتر كذلك وهو الأمر الذي لم أكن أبدا قد ربطه بطريق الحرير |
| İpek Yolu'nun baş yöneticisi Ross Ulbricht'in duruşması üç uyuşturucu temelli suçlama, bilgisayar korsanlığı, para aklama ve bir suç örgütü işleten elebaşı olma suçlamalarını içeren toplam yedi iddiadan jüri tarafından suçlu bulunması ile sona erdi. | Open Subtitles | التي شملت ثلاثة بتهم تتعلق بالمخدرات فضلا عن قرصنة الكمبيوتر وغسل الأموال وحتى التهمة الرئيسية بالاشراف على مؤسسة إجرامية ألبريتس يواجه ما لا يقل عن 30 عاما وراء القضبان |
| Narkotik kaçakçılığı, para aklama ve bilgisayar korsanlığı ile suçlanıyorsunuz. | Open Subtitles | أنتِ تواجهين إتهامات بتهريب المخدرات غسيل الأموال و قرصنة الحاسوب |
| Benim zamanımda bir sorunun olursa gider yüz yüze konuşur söylerdin bilgisayar korsanlığı yapmazdın, bunlardan hiçbir şey anlamıyorum. | Open Subtitles | أتعلم، في زماني، أن واجهت مشكلة مع شخص ما، عليك أن تواجهه بها وجهًا لوجه، لا شيء من هراء قرصنة الحاسوب هذه، |
| Ama aynı zamanda uyuşturucu dükkanları, yasa dışı pornografi, ticari bilgisayar korsanlığı hizmetleri ve başka birçok şey bulabilirsiniz. | TED | ولكنك ستجد أيضًا أسواق المخدرات، وصور إباحية غير قانونية، وخدمات القرصنة التجارية، والكثير والكثير. |
| Büyük bir bilgisayar korsanlığı örgütü. Ve eğer onlardan biri olsaydı bunu bize söylemezdi. | Open Subtitles | منظمة القرصنة العالمية لكن لو كان واحدا منهم |
| Hükûmetlerin bilgisayar korsanlığı yapmasıyla ilgili büyük bir problem var ve bu teröristler, sübyancılar, uyuşturucu satıcıları, gazeteciler ve insan hakları savunucularının hepsi aynı tür bilgisayarı kullanıyor. | TED | هناك عدة مشاكل كبيرة مع الحكومات الراغبة في القرصنة وذلك أن الأرهابيين والمتحرشين مروجي المخدرات, الصحفيين ونشطاء حقوق الإنسان يستعملون نفس أجهزه الكمبيوتر. |