Üzgünüm ama, sadece bir cümle sonra marketi 1850 model, balina yağı ile falan çalışan bir çamaşırhaneye çevirelim diyeceğini biliyorum. | Open Subtitles | اسفه, لكن فهمت جملة واحدة فقط مما قلته من حيث قلت لي بأنك تريد تحويل المتجر إلى مغسلة من عام 1850 |
Amy, bu iyiye işaret çünkü bayağı karmaşık bir cümle kurmuş. | Open Subtitles | أوه، أيمي، ذلك إشارة عظيمة، لأن ذلك يعتبر جملة معقّدة جداً. |
Bu Almancadan İngilizceye çevrilmiş bir cümle. Üstteki Almanca. | TED | هذه جملة تمت ترجمتها من الألمانية الى الانجليزية التي في الاعلى هي الالمانية |
Böyle mazeretsiz bir cümle yazabilmek ve onu haklı çıkarabilmek için devam etmek... Kafka'nın yapıtı, çağdaş edebiyatın bir başyapıtı oldu. | TED | كتابة عبارة مثل تلك غير مبررة والاستمرار بحيث يستطيع تبريرها، عمل كافكا أصبح تحفة في الأدب المعاصر. |
Söylediğin şey sadece bir cümle olabilir. | TED | الشيء الذي ستقوله يجب أن يكون عبارة واحدة. |
Eskiler'in dilinde yazılmış bir cümle, çok bir şey değil. | Open Subtitles | سطر واحد مكتوب بلغة القدماء لن يقودنا إلى شيء |
bir cümle sonuna gelindiğinde ne anlama geliyorsa o işte. | Open Subtitles | وهذا ما يعني أنه عندما الجملة ترتفع في نهاية المطاف. |
Böyle yaptığınızda, ilettiğiniz şey İngilizce bir cümle olmuyor. Ama ilettiğiniz şey gerçekten de bir anlam oluyor, İngilizce bir cümlenin anlamı. | TED | إذا حين تطبق هذه الفكرة، ما سيتضح ليس جملة باللغة الإنجليزية، ولكن ما سيتضح حقيقةً هو معنى، المطلوب من الجملة. |
Görsele doymuş olan bu çağda akılda tutmak için çok güzel bir cümle. | TED | إنها جملة رائعة حقا لنتذكرها دائما و نحن نعيش عصراً مشبعًا بالصور. |
Nihayetinde Rusça'dan 5.000 kelime ezberlemeniz ve bunlardan zar zor bir cümle kurabilmeniz mümkün. | TED | على أيّ حال، يمكنك استظهار 5000 كلمة من اللغة الروسية، وبالكاد تستطيع صياغة جملة. |
11 yaşındakiler basit bir toplama işlemi yapamıyor, dil bilgisi açısından düzgün bir cümle kuramıyorlar. | TED | لا يستطيع من هم بسن 11 عاما أن ينجزوا عملية جمع بسيطة، لا يستطيعون تركيب جملة صحيحة نحويًّا. |
Bunu test etmek için insanlara bir cümle oluşturmaları için bir sözler kombinasyonu verdik. | TED | لاختبار ذلك أعطينا الناس مجموعة كلمات لاستخدامها في جملة. |
Her bir cümle iyi düşünülmüştür ve bıçak gibi keskindir. | Open Subtitles | كل جملة كتبت بعناية تامة وبحدة كحدة الشفرة |
Güç bela yürüyebiliyor ve sadece bir cümle söyleyebiliyordu. | Open Subtitles | كان بالكاد يستطيع المشي أو الكلام ما عدا جملة وحيدة |
bir cümle, iki kelime. Ne olursa. Öksürse bile olurdu! | Open Subtitles | أي شيءٍ، جملة واحدة، أو كلمتين، أو حتى يَكُحُّ. |
bir cümle. Kaldırma cümlesi. Yani, seni yatağa atmak için. | Open Subtitles | عبارة, عبارة للمغازلة لكي يجعلك تمارسين الجنس معه |
Formalite icabı. Bir kâğıt parçasında bir cümle. | Open Subtitles | إنها عبارة شكلية,إنها جملة واحدة على قطعة ورقٍ واحدة. |
Kulağına bir şeyler fısılda, otoriter bir tavırla söylenen rahatlatıcı bir cümle. | Open Subtitles | تهمسي بشيءٍ لهم , عبارة مريحة. تقال بحجة. |
Eşiniz birilerinin dikkatini çekecek sıra dışı bir cümle, isim ya da herhangi bir şey söyledi mi? | Open Subtitles | ثم قاموا بفعل شيء حيال الأمر. هل كان هناك أي شيء قالته, أي عبارة غير مألوفة, إسم, أي شيء, قد ينبه شخص ما عما كان يحدث؟ |
Ben ise bazen 6 ayda sadece bir cümle yazabiliyorum. | Open Subtitles | يأخذ مني ستة أشهر لكتابة سطر واحد. |
Kendimizi bir cümle yi tamamlamaktan ve onun içini doldurmaktan alıkoyamayız. | TED | لا نستطيع إمساك أنفسنا عن الرغبة في إتمام الجملة وإنهائها. |
Aslında 2014'te yaptığım TED konuşmasında bir cümle ile çıkış yapmıştım: "Biyolojik çeşitlilik dünyadaki yaşamın temeli." | TED | وفي الواقع، في محادثة TED التي أَلقيتُ في عام 2014، خرجت بجملة واحدة: "التنوع البيولوجي يدعم الحياة على الأرض". |