| İzlenimlerin, ne yaptığımız ve ne düşündüğümüz üzerinde delice bir etkisi var. | TED | اعتقد ان الانطباعات لها تأثير جنوني عن الذي نعتقده و الذي نفعله |
| Oranın en önemli insanıydı. Akıllı ve yeteneklidir, güçlü bir etkisi vardır. | Open Subtitles | كان أهم رجل هناك انه قدير ، حكيم ، له تأثير قوى |
| Tüm gördüklerimizden sonra... o iyiliklerinin bir etkisi olduğunu düşünmüyor musun? | Open Subtitles | بعد كل شيء رأيته,هل تعتقد ان هذا اللطف كان له أثر |
| Bu tesadüf karşılaşmanın hayatımda çok büyük bir etkisi oldu. | Open Subtitles | اذا لقاء عشوائي كان له هذا التأثير الضخم. على حياتي. |
| - Gögüs ameliyatından kaçınmanın senin doğurganlığına bir etkisi olmayacak, bir çok kadın çocuk sahibi olana kadar yumurtalıklarını aldırmayı erteliyor. | Open Subtitles | لن يؤثر على خصوبتك لكن الكثير من النساء يأجلون إزالة مبايضهم إلى ما بعد حصولهم على أطفال |
| Dahası, yaratıcı sorun çözmede ve derin bilgi alınımında büyük bir etkisi var. | TED | بالإضافة إلى ذلك ، لها تأثير عميق في دفع الحلول الإبتكارية ومعالجة المعلومات العميقة. |
| Isırdığınız, çiğnediğiniz ve yuttuğunuz şeyler söz konusu olunca, seçimlerinizin vücudunuzun en güçlü organı olan beyniniz üzerinde direkt ve uzun süreli bir etkisi olur. | TED | عندما يتعلق الأمر بما تعضه و تمضغه وتبتلعه، فإن اختياراتك لها تأثير مباشر وطويل الأمد على أقوى عضو في جسمك. |
| Beyne az bir miktar voltaj veriyorsunuz, o kadar az ki hissetmiyorsunuz bile ama gözlemlenebilen bir etkisi var. | TED | يتم إدخال كمية صغيرة من الجهد الكهربي إلى المخ، صغيرة جدًّا بحيث لا تشعر بها عادةً، ولكن لها تأثير جدير بالاعتبار. |
| Pek çok Alman entelektüeli üzerinde uzun vadeli bir etkisi olacaktı. | Open Subtitles | لقد كان له تأثير طويل المدى على الكثير من المُثقّفين الألمانيّين. |
| Ve bu radikal önermenin şu bahsettiğimiz gizem üzerinde inanılmaz bir etkisi var: Nobel ödülü alan hesaplamanın ortaya çıkardığı karanlık enerji miktarı üzerinde. | TED | وهذا العرض الجذري له تأثير عميق على الغموض تم اكتشاف حجم الطاقة المظلمة بواسطة نتائج رابحي جائزة نوبل |
| Sahra'yı tekrar çöle döndürenle aynı iklim değişikliğinin başka bir etkisi vardı. | Open Subtitles | الحدث المناخي الذي أعاد الصحراء الكبرى إلى تصحرها كان له أثر آخر |
| Yalnız olmanın kendi iç huzurunda önemli bir etkisi var. | TED | كونك وحيداً يمكن أن يكون له أثر عميق حول صحة نفسك |
| Soru şu ki, bunun kültürümüz üzerinde nasıl bir etkisi olacak ve kadınlar için ne ifade edecek? | TED | السؤال الآن هو ، ما هو نوع هذا التأثير هل سيكون على ثقافتنا، وما هو الذى سيعنيه بالنسبة للنساء؟ |
| Ama şu anda olacaklara bir etkisi olmayacaktır. | Open Subtitles | ولكن هذا لا يؤثر على الدعوى الحالية |
| Bilim adamlarına göre buna, ayın ender görülen bir etkisi neden olmuş olabilir. | Open Subtitles | يقول العلماء ان تسونامى ربما يكون سببه مِن قِبل ما هم يَصِفونَ كنشاط قمري غير عادي |
| Yediğimiz herşeyin küresel bir etkisi olacağı gerçeğini gözardı edemeyiz. | TED | لا توجد حقيقة يمكن الإلتفاف عليها بأن أي شئ نأكله لديه تأثير كوني. |
| Endüstriyel süreçlerde büyük bir etkisi olan tüm kalite kontroller, istatistikler tarafından desteklenmektedir. | TED | كلها في ضبط الجودة، التي لديها تأثير كبير في عمليات التصنيع، مدعومة بالإحصاء. |
| Bunun mizaçlarına hiç bir etkisi olmuyor ama onlara refakatin değerini öğretiyor. | Open Subtitles | ولن يكون له أي تأثير على نزعاتهم الشخصية سوى أنه يعلمهم قيمة الصحبة والعشرة |
| Hapların lenflerdeki şişliğe bir etkisi olmaz. | Open Subtitles | الحبوب ليس لها أي تأثير على عقدكِ اللمفاوية |
| Bunun benim üzerimde sihirli bir etkisi var. Çocuklarım ile ailemi de etkileyen bir durum. | TED | وكان لذلك تأثير سحري علي وعلى بناتي وعلى عائلتي. |
| Ve gelecek konsey oyları üzerinde herhangi bir etkisi olacağını düşünüyor musunuz? | Open Subtitles | وهل تعتقد إنه سيؤثر على تصويت مجلس المحافظة؟ |