Bu bir kehanet değil. Bu bir uyarı, ve üzerinde ciddi olarak düşünmemiz gerekiyor. | TED | إن هذه ليست نبوءة. إنها إنذار، و علينا أن نفكر بجدية في هذا الأمر. |
Sovyetler Birliği'nin dünya ölçeğinde yayılma isteğinde olduğu ve frenlenmek zorunda olduğuna dair 8000 kelimelik bir kehanet. | Open Subtitles | أصبحت بمثابة نبوءة من 8،000 كلمة تتنبأ بمزاج الاتحاد السوفيتي للتوسع ،في جميع أنحاء العالم وأنه يجب العمل على احتوائه |
Böbürlenmeyi pek sevmem ama son zamanlarda iyi bir kehanet okudunuz mu? | Open Subtitles | ... حسناً,أنا لا أحب التفاخر لكن أقرأت إي نبوءة جيدة مؤخراً ؟ |
Midlands'a bin yıllık bir kehanet yüzünden gittim. | Open Subtitles | ذهبت الي الاراضي الوسطي بسبب نبوءة من الاف السنين. |
- AnnaBeth, sence bu bir kehanet miydi? | Open Subtitles | أنابيث هل تعتقدين أن هذه نبوءه ؟ |
bir kehanet vardı ve bu kehanet birinin benim felaketim olabileceğini söylüyordu. | Open Subtitles | هنالك نبوءة بأنّ شخصاً قد يكون إلغاءً لي |
Hiçbir şey beni durduramaz. Dur. bir kehanet vardı. | Open Subtitles | ـ لا يوجد شيء هُناك يقف بوجهي الآن ـ مهلاً، ثمة نبوءة |
Kahinliğe pek inanmam. Ama bir kehanet var. | Open Subtitles | لا أهتم كثيرًا بالتكهُّن، لكن ثمّة نبوءة. |
Beş yüz yıllık bir kehanet, sen günlerini etrafta tekmeler savurarak kasabada koşturup tavşanlara beşlik çakasın diye mi gerçekleşti yani? | Open Subtitles | لقد تحققت نبوءة عمرها خمسمائة عام ..كي تمضي أيامك و أنت تركل المؤخرات و تركض عبر المدينة و أنت تقوم بتحية الأرانب ؟ |
Yaşlı ve hastasın. Beş para etmez bir kehanet sana göre bizi bir kaçağın kurtacağını söylüyor. | Open Subtitles | أنتِ عجوز ومريضة وتظنين أن نبوءة لا قيمة لها وذلك المّمسوس سينقذنا |
Bir gün oğlunun tahta geçeceğine dair bir kehanet duymuştu. | Open Subtitles | سمع نبوءة أن ذات يوم سيأخذ ابنه العرش، لذا قيد أرجل الفتى |
Geleceğini görürsen kendini gerçekleştirecek bir kehanet yaratırsın. | Open Subtitles | إذا رأيت مستقبلك، ربما قد تخلقين نبوءة تحقق ذاتها |
Yüzyıllar önce kahin, bir kehanet Küpü oluşturdu ve kendini bunun içinde gördü. | Open Subtitles | أجل منذ قرون عديدة زورت كاهنة مكعب نبوءة ورأت نفسها في داخله |
O da her rahibesi için yeni bir kehanet Küpü yarattı. | Open Subtitles | لذا قامت بتزوير مكعب نبوءة جديد واحد لكل قس |
Kendi ölümümü engellemenin tek yolu onu etkisiz hâle getirecek daha büyük bir kehanet yaratmaktı. | Open Subtitles | و هكذا، فإن الطريقة الوحيدة لمنع موتي كان بخلق نبوءة أكبر لإبطالها |
Eski bir kehanet vardır, bir gün Chaapa-ai'den yabancılar gelecek, tanrıları yokedip insanlarımızı özgürleştirecek. | Open Subtitles | نحن لدينا نبوءة قديمة [أنه في يوم من الايام غرباء سيدخلون من [بوابه النجوم لذبح الألهة وتحرير شعبنا |
Bu saçma sapan bir kehanet o kadar. Oluruna bırakırsan kendiliğinden geçer. | Open Subtitles | انها نبوءة غبية انا سوف اخمدها اذا اردت |
24 yıl önce çok büyük bir büyücünün Brennidon'da doğacağına ilişkin bir kehanet yapıldı. | Open Subtitles | - مُنذ 24 عام ، تلقينا نبوءة .. "بأنّعرّافعظيمسيولدفى"برينيدون.. |
Tutsak edildiğin sürede yeni bir kehanet yapıldı. | Open Subtitles | بينماكنتِبالسجن، ظهرت نبوءة أخرى. |
Bizi ayıran bir kehanet yok artık. | Open Subtitles | ليس هناك نبوءه تفرقنا |