Bugün başka hiçbir bir merkez planlanmamış giriş rapor etmedi. | Open Subtitles | لم يبلغ أي مركز آخر عن شحنات غير مجدولة اليوم |
ki bu benim favorim, köyde kadınların her gün nakış yapmak için geldiği bir merkez açarak nakış işlerini tanıtacağımızı onaylatmak birçok tartışma ve | TED | أما الثالث وهو المفضل عندي أننا سنروج للتطريز بإنشاء مركز في القرية حيث سيأتي النساء كل يوم ليقمن بالتطريز |
Burası ekonomik ve sosyel gelişme için bir merkez, bir odak noktası. | TED | وهي مركز حيوي للتنمية الاجتماعية والاقتصادية |
Direkt uluslar arası uçuşların olduğu orta sınıf bir merkez. | Open Subtitles | فهو يستقبل عدد رحلات دولية اقل في المستوى |
Neyse ki, İskenderiye Akdeniz'den geçen gemiler için bir merkez konumundaydı. | TED | لحسن الحظ، كانت الإسكندرية مركزاً للسفن التي تعبر البحر الأبيض المتوسط. |
1950'lerde, Orgonon seks ekonomisi araştırmaları için uluslararası bir merkez haline geldi. | Open Subtitles | في خمسينيات القرن الماضي الأوروغون أصبح مركز للبحوث الجنسية والآقتصادية |
Burası Merkez Bir, Merkez Bir! Yeşil ışık! Yeşil ışığı gördük! | Open Subtitles | ـ إلى مركز القيادة, إلى مركز القيادة ـ نرى دخاناً أخضر, نرى دخاناً أخضر |
Güvenlik ekibi doğu kanadında bir merkez kurdu. | Open Subtitles | الفريق التكتيكي نصب مركز قيادة في الجناح الشرقي |
Ölümcül kanser hastaları için bir merkez işletiyordu. | Open Subtitles | لقد ادارت و عملت فى مركز طبى لمرضى السرطان |
bir merkez Subayının disiplin ihlaline müsamaha gösterilmez. | Open Subtitles | انهيار الانضباط امر لا يمكن التسامح معه في مركز قيادة الجيش. |
Anahtar deliklerinin sayısı çift ama yine de dizinin bir merkez noktası var. | Open Subtitles | عدد ثقوب المفاتيح زوجي ومع ذلك هناك مركز لهم |
Ancak nöroloji bilimi gösteriyor ki beyinde her şeyin bir araya geldiği bir merkez yok." | TED | ولكن علم الأعصاب أثبت أنه لا يوجد مركز في المخ تتجمع فيه هذه الأشياء." |
Her şeyin olduğu böyle bir merkez yok. | TED | لا يوجد مركز محدد حيث يحدث كل شيء. |
Şu atasözünün söylediği önemlidir: Alışılmadık demek, olasılıksız demek değildir. Aslında bu yüzden biz Cambridge Üniversitesi'nde bu varoluşsal riskleri azaltmaya çalışmak için bir merkez kuruyoruz. | TED | وقاعدة مهمة جدا أن غير المعروف بالنسبة لنا لا يعني أنه غير محتمل الحدوث، وبالحقيقة هذا هو السبب في أننا في جامعة كامبريدج نقوم بنشاء مركز لدراسة كيفية تخفيف هذه المخاطر الوجودية. |
Dışarıya çıkıp Frank Lloyd Wright'ın, mimardır, bir öğrencisini işe aldım, ve ondan Pittsburgh'un en kötü mahallesinde dünya klasında bir merkez inşa etmesini istedim. | TED | خرجت و استاجرت مهندسا تلميذا في كلية فرانك لويد رايت طلبت منه ان يبني لي مركز ذو طراز عالمي في احد اسوأ احياء بيتسبيرغ. |
Ve oda "Tanrı şahidim olsun ki, 25 yıldır aklımda böyle bir merkez kurmak var ve sen bunu yapmışsın. | TED | فقال "والله على ما اقول شهيد، لقد كان في ذهني مركز كهذا لخمسة وعشرون عاما وها انت قد بنيته. |
Dünyada erişilmesi en zor yerlerden birinde, bir merkez inşa etmek için etrafımızdaki çamur, çer çöp ve odunları kullandık. Bu bize zengin biyo-çeşitliliğimizi korumamızda çeşitli yollar gösterdi. | TED | ومن أصعب الأماكن التي يمكن الوصول إليها في العالم، استخدمنا الطين والأوساخ والأخشاب التي حولنا لبناء مركز يظهر لنا طرقاً نحمي بها حياتنا الغنية المختلفة عن بعضها البعض والمحافظة عليها. |
Direk uluslararası uçuşları olan orta ölçekli bir merkez. | Open Subtitles | فهو يستقبل عدد رحلات دولية اقل في المستوى |
Hindistan arka ofis işlerinde ve yazılım geliştiriminde bir merkez olduğu gibi, yenilikçilik konusunda da global bir merkez olabilir miydi? | TED | هل من الممكن أن تصبح الهند مصدراَ أو مركزاً عالمياً، للابتكار تماماً كما أصبحت مركزاً عالمياً للخدمات الخلفية للشركات وتطوير البرمجيات؟ |
2008 ve 2010 yılları arasında Harvard'ta bir merkez işlettim. Ve orada Michael Semple gibi Afgan dillerini akıcı bir şekilde konuşan, neredeyse ülkedeki her bölgeye seyahat etmiş insanlar vardı. | TED | لقد أدرت مركزاً في هارفرد من عام 2008 الى عام 2010 وكان هناك اشخاص مثل مايكل سيمبل الذي يتحدثون بطلاقة اللغة الافغانية والذين جالوا في كل مقاطعة من مقاطعات أفغانستان |