Akraba olmayan iki kişinin kapması için bir neden yok. | Open Subtitles | لا يوجد سبب منطقي لأن يعاني منه شخصان غير مرتبطين |
Her neyse, dedektifte bilmek ister, uykusuzluk çekmemesi için bir neden yok. | Open Subtitles | على أى حال , لا يوجد سبب يمنع المفتش أن يكون لديه أرق أيضاً |
Biliyorsun, buna kızman için bir neden yok. Gerginliğini almaya çalışıyorum. | Open Subtitles | لا سبب لأن تشعر بالغضب أنا فقط أحاول أن ألطِّف الموقف |
Fakat takmamanız için de bir neden yok, değil mi? | Open Subtitles | ولكن لايوجد سبب لعدم تجربتها,اليس كذلك ؟ هل يوجد ؟ |
Açıkçası sana yardım etmem için ortada bir neden yok. | Open Subtitles | لأكون صريحاً ليس لدي سبب يساعدك |
Tatlım! Hayallerinin peşini bırakman için bir neden yok. | Open Subtitles | عزيزتي ، لا يوجد هناك سبب لكي تتخلي عن حلمك الآن |
Tabikide onlara katılmamam için bir neden yok. | Open Subtitles | لانه ليس هنالك سبب يمنعني من الانضمام لهم هذه المرة |
Onu sevmemen için bir neden yok. | Open Subtitles | ليس لديك أى سبب لكى لا تحبه |
Benden korkman için bir neden yok canım. - Bana ne yapacaksın? | Open Subtitles | ليس لديكِ سبب لتكوني خائفة، ياعزيزتي. |
Alan, oğlunun senin hatalarından ders almaması için bir neden yok. | Open Subtitles | الين ، ليس هناك سبب يمنع أبنك أن يتعلم من أخطائك |
Eğer şu yuvarlar havayı alabiliyorsa, bizim de almamamız için bir neden yok. | Open Subtitles | اذا كانت كرات الدم هذه تستطيع ان تاخذ هواء لا يوجد سبب يمنعنا نحن ايضا |
Bok gibi görünmem için bir neden yok, değil mi? Sakinleş biraz. | Open Subtitles | لا يوجد سبب يجعلنى أبدو قبيحة بها, أليس كذلك؟ |
Ve bunu göz önüne alırsak, endişe duymak için bir neden yok. | Open Subtitles | و من الممكن أن أكون خارج هذا الأمر لذا لا يوجد سبب كى أهتم |
İkimizin de üzerine oturamaması için herhangi bir neden yok. | Open Subtitles | لا يوجد سبب يجعلنا نحن الاثنين غير قادرين على الجلوس عليه |
Mantıklı davrandıklarını sen söylemiştin. - Kin tutmamız için bir neden yok. | Open Subtitles | أنتِ قلتى أنهم تصرفوا بعقلانية لا سبب لدينا لنحقد عليهم |
Kurtarmaya koşarak gelmen asil bir davranış, fakat idam planladığımızı düşünmek için bir neden yok. | Open Subtitles | يا له من تصرف نبيل المجيء لإنقاذه لكن لا سبب لافتراض أننا نخطط لشنقه |
Sadece dökülen sütün arkasından ağlamak için bir neden yok demiyoruz dökülen şarabın arkasından da ağlamak için bir neden yok diyoruz. | Open Subtitles | انتظر، انتظر، انتظر، انتظر. ليس فقط لأنه لايوجد سبب للبكاء علي اللبن المسكوب، لايوجد سبب للبكاء علي النبيذ المسكوب. |
Mac'in casus olduğuna inanmam için hiç bir neden yok. | Open Subtitles | لم يكن لدي سبب يجعلني أعتقد أن (ماك) كان جاسوساً |
İki yerde de elimin olmamasına bir neden yok. | Open Subtitles | لا يوجد هناك سبب بأن لا أحصل على قدم في كِلا العالمين |
Bir daha yenemeyeceğimi düşünmek için bir neden yok. | Open Subtitles | ولكنني تغلبت على هذا، مرة، ليس هنالك سبب لنعتقد بأنني لن أفعلها مجدداً |
Onu sevmemen için bir neden yok. | Open Subtitles | ليس لديك أى سبب لكى لا تحبه |
Bana teşekkür etmen için bir neden yok. | Open Subtitles | (ليس لديكِ سبب لتشكريني (أليشيا |
Yollarımız kesişiyor, ama tuhaf davramamız için bir neden yok. | Open Subtitles | أدرك أننا سنلتقي ولكن ليس هناك سبب لتكون الأمور محرجه |
Kadınların üniversiteye gitmemeleri için bir neden yok. | Open Subtitles | ولا يوجد سبب في الا تذهب النساء الي الكلية |
Bu konu hakkında yetişkin olmamamız için bir neden yok. | Open Subtitles | فكما تعلم ,لا يوجد اي سبب كي لا نتصرف كبالغين حول هذا |
Sadece para istiyorlardı. Peşinizden gelmeleri için bir neden yok. | Open Subtitles | لا يوجد داعي لأن يسعوا خلفكِ هنا |
Sizin de yapamamanız için bir neden yok. | Open Subtitles | -هذا ماكان يقوله (ميتلند) أنه سيفعله -ولا يوجد سبب يمنعك من فعل نفس الشيء |
Bizi rehin tutman için bir neden yok. | Open Subtitles | مامن سبب كي تُبقينا رهائن. |